- PROF. DR. TOLGA YARMAN (*)
05 Temmuz 1998 Cumhuriyet Gazetesi
E-yazi: Isil Esendir
Nukleer tartismasinda holiganizme yer yok
Turkiye, nukleer enerji uretimine halen hic hazir degildir! Deginmek
istedigim, fevkalade onemli bir husus var. Bu hususa, ''ulkemizde
nukleer enerji uretiminin gerceklestirilmesinin yerinde olacagina,
cesitli nedenlerle ve samimi olarak inananlarin", onlarin bu
demokratik tavirlarina saygi duyuyor olarak, dikkat etmelerini salik
vermek isterim.
Bilim adamligi zor bir ugrastir. Onyargi kabul etmez. Bir sonuca
variliyorsa, bunun kokenindeki verileri iyi tasnif etmeyi icerir.
Sonuctan sebep cikartmayi dislar. Sebepleri enine boyuna, tekrar
tekrar, dikkatlice ele alip buradan, mumkun mertebe objektif (yansiz),
hatta olabildigince bir sonuc cikartmayi amac olarak benimser.
Bilimsellikte, verilerdeki belirsizlikler ozenle ele alinir. Bunlarin
sonuc uzerindeki etkisi irdelenir.
Hicbir sonuc kisisellestirilmez, kisilikle ozdeslestirilmez. Veriler
degisirse, sonuc da degisecektir.
Hicbir sonuca tutkuyla baglanilmaz. Degisen veriler uzantisinda,
evvelce bunlarin isaret ettigi bir sonuctan, dogallikla kopulur, yeni
sonuca yakinsanir.
Bilimsellikte, duygusallik yoktur. Hicbir sonuctan yana, takim tutar
gibi taraf olunmaz. Holigan hic olunmaz. Yalnizca, bir kanaatin hangi
veriler uzerinde olarak, nasil olustuguna dair savlar tartisilir,
serdedilir.
Kanaat serdedilirken, ''Oyle gorunuyor ki'' , "Veriler isiginda oyle
anlasiliyor ki'' turunden, dusunme ve kanaat olusturma surecini mumkun
mertebe, oldugu gibi yansitacak ifadeler kullanilmaya dikkat
gosterilir.
Konumuz nukleer enerji olunca, bu aciklamalarin isiginda, yazinin
basligina ''kokten-nukleerci'' deyimini neden koydugum, belirleniyor
olsa gerek!
Nukleer alanda ugras veren, ya da bu alana sempati duyan kimi bilim
erbabinin, anlattigim bilim adami niteliklerini ne yazik ki
sergilemedikleri bir yana, nukleer secenegi, pek bir farki yok, bir
din gibi benimseyip, bu dinin adeta misyonerligini ustlendiklerini,
saskinlikla izliyoruz.
Soz konusu davranis tarzinin, gercekte, oldukca ilginc sosyo-kulturel
bir arastirma konusu olusturacagini vurgulamak isterim.
Hemen sunu belirtmeliyim ki, bu satirlarin yazari, nukleer enerji
uretimine kategorik olarak karsi degildir; hicbir zaman da karsi olmus
degildir.
Nukleer enerji uretimine, bir nukleer bilim adami, ayrica kategorik
olarak karsi olabilir. Bu onun kisisel tavri olarak, saygidegerdir.
Bir nukleer bilim adami, omrunu nukleer arastirmalara verdi diye,
nukleer enerji uretiminden yana, bagris cagris, tavir almak zorunda
degildir; ayrica boylesi bir tavir aliyorsa, anlatmaya calistigim
gibi, akademik bir tavir aliyor hic degildir.
Nukleer bilim adami olup, nukleerden yana tavir almak meslek gere gi
olmadigi gibi, nukleere karsi tavir almak meslege ihanet degildir.
Nasil ki iste ornegin lagimci, meslegi geregi, pislik yemek zorunda
degildir, ya da pislik yemezse, meslege ihanet ediyor degildir!
Ulkemizde, epeydir vur ha sur ha tepinen kokten-nukleercilerimizin
(baskaca da bir sey yapmaksizin) indir-bindir temcit pilavi gibi
gundeme getirdikleri savlarin iceriksiz oldugunun anlasilmasi sonucu,
ciddiye alinmadiklari uzunca bir donemden sonra, ne hazindir ki,
astari yuzunden pahaliya gelecek ayni savlarla, nukleer enerji
uretimine gecilmek istendigi bir doneme gelmis bulunuyoruz.
O nedenle, bu yazimizda, kokten-nukleerci yaklasimlarin yanlislarini
gozler onune serme sorumlulugunu yerine getirmeye calisacagiz.
En sonra soyleyecegimizi, simdiden soyleyelim:
- Artisi eksisi ile, nukleer enerji uretimi, yeryuzunde, gayet onemli
bir islev ustlenegelmistir. Gerci nukleer enerji, ozellikle, meydana
gelen beklenmedik kazalar dolayisiyla, kendisine baglanan umutlari
tasiyabilmis degildir; ancak halen pek cok ulkede, yuvarlak 400 000 MW
tutarinda kurulu bir nukleer kapasite mevcuttur ki, bu, ulkemizde
kurulu elektrik kapasitesinin yaklasik yirmi katina denk gelmektedir.
Boyle bir resim uzantisinda ve tabii, "demokratik sureclerde''
kararlastirilirsa, Turkiye'ye nukleer enerji uretimi gelebilir, ama
bu, bizdeki kokten-nukleerci savlar dolayisiyla olmamalidir; cunku bu
savlar, hemen bastan sona yanlistir.
Simdi, kokten-nukleerci iddialari ve bunlarin yanlislarini gorelim.
KOKTEN-NUKLEERCI BIRINCI SAV
Bu sebeple, bugun, ulkemizde nukleer enerji uretimi, ''akademik''
olarak arkasinda durulabilecek bir ''zorunluluk'' degil; 1980
baslarindan bu yana, cesitli platformlarda anlatmaya ve
kavramsallastirmaya calistigim sekliyle, ''siyasi bir karar ve tercih
konusudur.''
''Akademik zorunluluk degil, siyasi karar" demek; ''Matematiksel bir
teorem degil, toplum fertlerinin hakkinda algilama, cikar, istek ve
tercihleri dogrultusunda, ozgun iradeleriyle secim yapmalarini davet
eden bir mesele'' demektir. Boylesi bir karar ve secim eyleminde, bir
''siyasi tavir", bunun da geregi, oyle yahut boyle bir ''oylama
sureci'', gundeme gelmektedir. Bu da tabiatiyla ''demokratik anlayisin
bas bir geregi'' olmaktadir. Ceyrek yuzyil onceki ''Nukleer Sav'' ,
zamanla curumustur! Soz konusu sav, o aralar dunya enerji analiz
cevrelerinde sikca basvurulan bir yaklasim sablonunu baz almaktaydi.
Buna gore (anlasilir bicimde): Once, gelecege donuk olarak bir
''enerji talep tahmini" vazedilirdi.
Bundan sonra ''soz konusu olacak enerji gereksinmesinin, elde mevcut,
iste sonlu (yani elli yil, yuzelli yil, her neyse, belli bir sure
sonra tukenecek) petrol, komur, dogal gaz gibi klasik enerji
kaynaklariyla ne olcude karsilanabileceginin" , bir degerlendirmesi
yapilirdi. Daha sonra, ''yenilenebilir" ya da pratikce ''sonsuz "
gunes, ruzgar, fuzyon gibi ''klasik olmayan kaynaklarin, gelecekteki
enerji ihtiyacinin ne kadarini karsilayabileceg inin" bir kestirimi
cikartilmaya calisilirdi. ''Bilancoya" bakilinca, ortada hala ve
giderek buyuyecek bir ''acik" gorunurdu. Bunu ise karsilamaya hazir,
bir tek ''teknolojisi hazir" , diger bir taraftan gun icin
''guvenirliginden" hic kusku duymadigimiz, ''nukleer enerji" secenegi
gorunurdu.
FORMULLER DEGISTI
i) Yakin gelecege donuk enerji talebi - Bunun karsilanmasinda klasik,
ya da klasik olmayan kaynaklarla saglanabilecek enerji uretimi -
Kacinilmaz ve buyuyegidecek bir enerji uretim acigi
ii) Bu acigi kapatacak yegane secenek - Nukleer enerji uretimi zaman
icinde ortaya cikan gelismeler ''bu formullerin kabul
edilebilirligine" , Dunya genelinde de, o arada bizim ozelimizde de,
golge dusurdu. Bunu, bircok baska calismam yani sira (demin
kaydettigim) ''Gecmiste ve Bugun Nukleer Enerji Tartismasi" baslikli
cozumlememde, uzun uzadiya acikladim.
Burada ayrintiya girmeyecegim. Sunu belirtmekle yetineyim. Bugun icin,
su formullerdeki hemen tum eklemler, degismis bulunuyor. Zaman icinde
olusan gercekler, bu formullerde, en once, uc ciddi yanlisin
bulundugunu gosterdi bize.
Binalarin yonleri, daha cok gunes gorecek bicimde duzenlenerek, keza
pencere ebatlari kucultulerek, daha az yakit sarfiyatiyla, ayni bir
mekan sicakliginin elde olunmasi, noktasina kolaylikla erisilebildi.
Turkiye'ye, soz konusu acidan goz atttigimizda, 1970'lerin baslarindan
bugunlere donuk olarak yapilan resmi talep tahminlerinin yillar
ilerledikce, yasanan gerceklerin dayatmasiyla, sasilacak derecede
basilagittigini izliyoruz. Birincisi 1975'ten, digeriyse bundan hepsi
hepsi on yil sonra, yani 1985'den bugunlere donuk olarak yapilan
enerji tuketim tahminleri arasinda, bire ikiden hayli fazla, fark
bulunuyor! Bu farkin, Dunya genelinde sergilenen yanilgiya bir olcude
benzer olmakla birlikte, yine de degisik bir karakterde ortaya
ciktigini, teslim etmemiz yerinde olur. Bir defa Dunya genelinde,
bizdeki olcude bir yanilgi sergilenmis degildir. Diger yandansa,
bizdeki yanilgi, esas olarak, enerji tuketim tahminlerinin
kalkinmamiza tam paralel tutulmamis olmasidir.
Ikinci yanlis: Talebin karsilanmasinda ozkaynaklarimizin
saglayabilecegi pay, oldugundan, bire iki az gosterilmistir. Enerji
talep tahminlerine iliskin bahsedegeldigim ilk bir yanlis yani sira ,
''Klasik enerji kaynaklarinin" hacmine donuk tahminler de bir hayli
yanlis cikti. Bir defa dunyadaki petrol, komur ve dogal gaz
kaynaklarinin, evvelce ongoruldugunden cok daha uzun bir sure, Dunya
enerji ihtiyacini karsilamada onemli islevler ustlenmeye devam
edebilecegi, anlasildi.
Klasik olmayan kaynaklar, ozellikle de yenilenebilir enerji kaynaklari
, bilhassa da gunes enerjisi ''cevreci kesimlerce" kendilerine
baglanan umutlari hala daha ''tartmaktan'' uzak olsalar bile, enerji
istemine, oncesiyle karsilastirildiginda, Dunya'nin hemen her yerinde
(bizde, ornegin guney illerimizde goruldugu sekliyle) karinca
kararinca, ama azimsanmayacak katkilar sagladilar. Diger bir yandan
Turkiye'de, hidrolik (su) ve termik (taskomur, linyit, dogal gaz,
v.b.) kaynaklarimizin, enerji talebimizin karsilanmasinda
saglayabilecegi toplam pay, 1970'lerde sanildigindan, cok daha ust bir
duzeyde olarak belirlendi. Ornegin 1970'lerin sonlari rakamlarina
bakarsaniz, termik kaynaklarimizdan yilda en cok 50 milyar
kilowatxsaat, hidrolik kaynaklarimizdan ise yine yilda en cok 75
milyar kilovatsaat elektrik enerjisi saglamamiz mumkundur. Oysa bugun
belirlenmis kapasitelerimiz itibariyla, termik kaynaklarimizdan yilda
120 milyar kilowatsaat, hidrolik kaynaklarimizdan ise yilda 125 milyar
kilovatsaat elektrik enerjisi saglama imkanimiz bulunmaktadir.
Bu hesapca, 1970'lerin sonlarindan bugunlere yonelik ongoruler
yapilirken, ulusal kaynaklarimizin, elektrik enerjisi ihtiyacimizin
giderilmesinde ustlenebilecegi pay, hesaplara, aleyhimize olarak, yari
yariyadan fazla bir yanilgiyla dahil edilmis olamaktdir.
* Aciklayageldigimiz bicimde, yalniz talep yari yariyadan fazla tahmin
edilmekle kalinmamis, talebin karsilanmasinda ozkaynaklarimizin bugun
ongorulenden de, yari yariyadan fazla bir oranda, yetersiz kalacagi
sanilarak, yuzyil basina donuk olarak devasa bir acik ongorulmustur.
Bu sebeplerle, bir ceyrek yuzyil oncesinden bugunlere donuk olarak
ongorulen ''enerji acigi", her sey bir yana ''acik" olmaktan
cikmistir!
Oysa bakin, 1970'lerden bugunlere bakildiginda, Elektrik Enerjisi
Talebi - Bunun Karsilanmasinda Ozkaynaklarimizin Saglayabilecegi Pay -
Ancak, 10000 MW'lik bir kapasitenin giderebilecegi bir acik,
ongorulmektedir. 10000 MW ise, bugun kurulu elektrik kapasitemizin
yarisi, ortalama kullanilan kapasitenin ise ayni bir kapasitedir!
Ucuncu bir yanlis:
Ortaya cikacagi ongorulen acigi giderebilecek yegane secenek, nukleer
enerji uretimi var sayilmistir. 1970'lerin baslarindan gunumuze donuk
kestirimler sonucu ortaya cikacagi ongorulen 10000 MW (yani halen
ortalama olarak kullandigimiz kurulu guc kadar) bir kapasite
acigimizin hesabedilmesi uzantisinda, 1980'lerin baslarindan itibaren
yuzyil donemecine kadar yuvarlak 10000 MW'lik bir nukleer kapasitenin
devreye katilmasinin bir zorunluluk oldugu savlanmis ve bu yaklasim,
Basbakanlik Atom Enerjisi Komisyonu'nun resmi gorusu olarak
benimsenmistir (N. Aybers, S. Kakac, A. Y. Ozemre , Atom Enerjisi
Komisyonu'nun III., IV. ve V. Plan Donemlerindeki Faaliyet ve
Yatirimlari icin Makroplan, TC Basbakanlik Atom Enerjisi Komisyonu
CNAEM, Rapor 87, 1972.) Hatta (iyi niyetli yaklasim ve gayretlere
donuk saygiyla ifade ediyorum), bu raporda, hayale (yadirganacak
bicimde) sinir taninmamis; 1997'ye kadar kurulmasi tasavvur edilen ve
her biri, yuvarlak Keban Barajimiz gucundeki yedi nukleer santraldan
son ucunun; nukleer yakit malzemesi (ozellikle de dogada mevcut
bulunmayan, plutonyum) uretecek ozellikteki (zorluklari dolayisiyla,
ABD'de bile teknolojisi coktan terkedilmis olan), hizli uretken
santrallar olmasi tasarlanmistir!
Hayatin icinden gelen gercekler ise, degil boyle bir gelisme,
1970'lerin baslarinda tasarlandiginda, 1980'lerin baslarindan itibaren
birer birer kurulmasi ongorulmus su nukleer santrallarin hic birine,
bugune kadar, demek ki 2000'nin esiginde, hala daha ihtiyac
gostermemis ve gecit vermemis bulunmaktadir.
* Bu arada iki farkli dogrultuda degisim surecleri yasanmistir.
Bunlardan birincisi, ozellikle iki zorlu nukleer kazadan sonra,
nukleer enerji uretiminde, hemen butun dunyada bir guven hasarinin
meydana gelmis olmasidir. Ikincisiyse, bolgemiz uzantisinda, ulkemiz
enerji konjonkturunun (yani, yapisal ozelliklerinin), 1970'lerin
baslariyla karsilastirildiginda, taninmayacak olcude degismis
olmasidir.
VAHSI TEKNOLOJI KAZASI
Buna bagli olarak, nukleer enerji uretimine yonelik kamuoyu tepkisi
artti. Antinukleer cevreci siyasi hareketler guclendi. Nukleer enerji
uretimi, parlamentolarda; bu degilse, pek cok partinin programinda,
mahkum edildi. Pek cok ileri ya da gelismekteki ulkede, bir cirpida
sayilamayacak kadar cok nukleer santral siparisi iptal edildi. Bu
arada, bolge enerji konjonkturu uzantisinda, Turkiye enerji
Konjonkturu de cok degisti. Diger bir taraftan, "bolge enerji
konjonkturu", bunun da uzantisinda "Turkiye Enerji Konjonkturu'',
tahminlerde olmayacak bicimde degismeye koyuldu. Bir defa, ulkemize,
taa Sibirya'dan, Avrupa'yi da gecerek, ''dogal gaz'' geldi. Bu, yirmi
- yirmi bes yil kadar once kolaydan, hayal dahi edilemezdi. Bundan
baska ve cok daha once, Irak petrolu, ''Akdenizimiz'' e baglandi.
Sirada Iran petrolu var. Dahasi izliyoruz, Azerbaycan petrolu,
Turkmenistan dogal gazi ve Kazakistan petrolu de var. Katar dogal
gazinin da, ulkemiz uzerinden Avrupa'ya verilmesi, gundemde bulunuyor.
Boyle bir cercevede, 2020 dolayinda, ulkemizde kurulu olacak yuvarlak
60000 MW'lik bir kapasitenin ucte ikisinin dogal gaz santrallarindan
olusturulmasina iliskin bir ongorude bulunuldugu, ilginc sayilacaktir.
Baska bir yandan, on yildan fazla zamandir, dikkatlere tasimaya
calistigim animsanabilecektir (bakiniz, ornegin ''Turkiye'de Gunes
Enerjisi Umudu'' , Cumhuriyet, 4-7 Kasim 1984), ulkemizin Butun Guney
Avrupa ulkelerinin gordugunden iki kat daha fazla, ''buyuk bir gunes
potansiyeli'' var. Turkiye ileride, bu potansiyelinden yararlanmakla
kalmaz, Avrupa'ya (gunesten hareketle suyu ayristirarak, buradan
hidrojen gazi elde edip, bunu pompalayarak) gunes enerjisi, ihrac dahi
edebilir. Gunes enerjisi uretimi ''genis boyutlarda'' ticari olmaya
henuz yakin gorunmuyor ama, bu alanda yakin bir gelecekte, belki yirmi
- yirmi bes yila kalmadan, gayet ilginc gelismelerin meydana
gelebilecegini ongorebiliriz; ayrica pekala boylesi gelismelerin
onunde yahut icinde, yer alabiliriz. Ceyrek yuzyil oncesinin ''dun''
gibi oldugunu dusunebiliyorsak, ceyrek yuzyil sonrasinin, hic de o
kadar uzakta olmadigini dusunebiliriz. Dikkat ediliyordur, burada
''Nukleer olmasin, gunes olsun!'' , diyor degilim, Turkiye ve bolge
enerji konjonkturun nasil degistigine ve degise-gidecegini vurgulamaya
calisiyorum.
* Bu noktada, ''Enerji acigimiz var, hemen nukleer santraller
kurmazsak karanlikta kalacagiz'' , yonundeki kokten-nukleerci savin,
yukarida sayageldigimiz yanlislari yani sira, bir dorduncu yanlisi ile
karsi karsiya gelmis bulunuyoruz.
Dorduncu Bir Yanlis: Yirmi, yirmi bes yil once bugunlere donuk yapilan
tahminler de sanki sunca yanilma hic ortaya cikmamis, o arada bolgesel
enerji konjonkturunde de hicbir degisme meydana gelmemis gibi, nukleer
enerji uretiminin zorunlulugu, ustelik evvelki iskarta sablonlarla
savlanmaya devam edilmektedir. Butun aciklayageldigimiz varit, o arada
olasi gelismeler; ''enerji aciginin'' ongoruldugunun aksine (bugun
icin) ''acik'' cikmadigi bir yana; ileride olusabilecek boylesi bir
acigin, ozellikle ulkemizde, yalnizca ve yalnizca ''nukleer enerji
uretimi'' yoluyla karsilanabilecegi yolundaki ''akademik savi'' , hem
de epeydir alt ust etmis bulunuyor.
Uzatmayalim, ''ulkemizde nukleer enerji uretimi'' , kimi ilgililerin,
bilhassa da nukleer tahsil terbiye gormus kimilerinin hala, iyice
gecersizlesmis olan ''kelepir formullerle'' savunduklarinin aksine,
(gunun kosullarinin dayattigi) bir ''teknik zorunluluk'' olmaktan
cikmistir, aslinda, dedigim gibi coktandir da cikmis bulunmaktadir.
Kokten-nukleercilerimiz bugun hala, ayrica, arada bolgesel enerji
konjonkturunde de hic bir degisme meydana gelmemis gibi, ulkemizde
nukleer enerji uretiminin ''teknik bir zorunluluk'' oldugunu, hem de
su curuge cikmis formullerle savunuyorlarsa; ellerini vicdanlarina
koyup en once, nasil olup da, bugunlere donuk yapilan, macera
nitelikli ongoru ve tasarilarda, sunca yanilgiya dusuldugunun, iyice
bir hesabini vermelidirler. Bu hesabi (ulkeyi az daha, hem de
1980'lerin baslarindan bu yana, suruklemis olacaklari, hediyesi elli
milyar dolar tutarindaki bir maceranin hesabini) onlardan, kimse
sormayacak mi, zannediyorlar yoksa? Sunu gercekten cok merak ediyorum:
Bu ne menem bir piskinliktir ki Kor kor parmagim gozune..
Enerji talep tahmini bire iki yanlis, Ozkaynakalarimizin enerji
talebini karsilamada ustlenecegi payla ilgili tahmin de, en az bire
iki yanlis. 1980'lerin baslarindan itibaren bugunlere donuk olarak
yuvarlak 10000 MW tutarinda nukleer enerji uretimi tesis etmezsek
karanlikta kalacagimiza iliskin tez de, kac yildir artik iyice ortaya
ciktigi sekliyle, dolu dolu yanlis. Bolge enerji konjonkturu, hem de
kac turlu degismis, degisegidiyor . El insaf, hic ama hic bir sey
olmamis gibi, nasil olup da ayni iddiayi zaman icinde kaydirip
kaydirip, ciklet gibi usanmadan cigneyebiliyor, resmi, sivil sunca
ahaliyi kafaya almaya yeltenebiliyorsunuz, valla pes!
* Sunu da kaydedeyim ki, Turkiye'nin hal-i hazir kurulu gucu, yuvarlak
20000 MW'tir. Ilk, yaklasik 1000 MW gucundeki bir nukleer santral,
bugun ongoruldugu gibi, hemen kotarilip, 2005 dolayinda devreye
alinabilse, o vakit kurulu olacak yuvarlak 40000 MW'lik bir kapasite
icinde kirkta birlik bir yer isgal edecek tir. Kirkta birinse,
''teknik olarak zorunlu olmakligindan'' bahis, abestir. Turkiye,
nukleer enerji uretimine halen hic hazir degildir!
Deginmek istedigim, fevkalade onemli bir husus var. Bu hususa,
''ulkemizde nukleer enerji uretiminin gerceklestirilmesinin yerinde
olacagina, cesitli nedenlerle ve samimi olarak inananlarin'' , onlarin
bu demokratik tavirlarina saygi duyuyor olarak, dikkat etmelerini
saglik vermek isterim.
Bu husus sudur. Nukleer enerji uretimi fevkalade zor ve ust bir
teknolojik hazirlik, birikim ve ehliyet duzeyi gerektiren bir
ugrastir. Turkiye boyle bir duzeyin, hic mi hic yakininda dahi
degildir. Kisacasi; Turkiye'de, her sey bir yana, elbette saygi
duyacagimiz bir siyasi tavirla ve samimiyetle nukleer enerji uretimini
dusleyenler; ulkemizde en once (kisisel ve kurumsal tum iyi niyetli
cabalara donuk takdir hislerimiz sakli olarak), ulusal ilk nukleer
filizlerimizin uc vermesinden bu yana, aradan gecen kirk yil pratikce
heba edildiginden, simdi olmayan ve en az, o da gayet yogun bir on yil
gerektirir, ulusal bir nukleer teknoloji ve nukleer uretim sureci
hazirligi ve birikimini, talep etmelilerdir.
Bununsa, laboratuvarlarda notronlarla ya da entegro diferansiyel
denklemlerle ugrasmanin cok ama cok otesinde ve kolaydan katiyen
tasvir edilemeyecek girift mi girift bir karmasalar organizasyonunun
insasi oldugunu da, anlamalilardir...
* Bugun icin fevkalade onemsedigim diger bir husus sudur. Ulkemizde,
nukleer enerji uretiminin bir ''gerekirlik'' olarak gorulecek olmaktan
coktandir ciktigi bir yana; bunun ulkemizin enerji uretim tablosunda
bugun icin herhangi bir ''oncelikli kategoriye'' dahil edilebilecegi
de, en basta demin acikladigim konjonkturel (yapisal) nedenlerden, bu
arada ozellikle hidrolik (su) potansiyelimizin henuz, yuvarlak yuzde
sekseninin ''bakir'' duruyor olmasindan dolayi, katiyen iddia
edilemeyecektir. Butun bunlarin yani sira; ulkemizin (yillik yaklasik
50 milyar dolarlik bir butceye karsilik) 80 milyar dolari asmis dis
borc yuku; beheri 3-4 milyar dolar eden ve (incir ya da gazoz satarak
edinemeyecegimize gore), belli ki yine dis borcla temin edilmek
durumunda bulunulacak nukleer santrallarin ulkemizde kurulmasinin
onunde, zaten muthis bir handikap olarak gozetilmek gerekir.
KOKTEN-NUKLEERCI IKINCI BIR SAV:
1. Ulusal nukleer kaynaklarimizin bulundugu bir vakia ise de; nukleer
santralin, o da santrala yerlestirilmeye amade kilinmis nukleer
yakiti; birkac milyar dolari bulan ilk yatirim masraflarinin yaninda,
yuzde birlik bir yer ancak isgal eder.
2. Turkiye'de mevcut olarak bilinen (yuvarlak 10 bin ton tutarindaki)
dogal uranyum gizili, (Keban Barajimiz'in gucundeki) 1000 Megawatlik
bir nukleer santrala (otuz yillik) bir isletme omru boyunca, ancak
yeter.
3. Ne ki bu uranyum, ham madde olarak cikartildiktan sonra islenip,
nukleer yakita donusturulmek uzere, disariya gonderilmek
gerekmektedir.
4. Buna karsilik Turkiye'de, ayrica bir ''nukleer yakit tesisi''
kurulmasi da hayaldir. Bes buyuk nukleer santraldan azinin yakitini
imal edecek bir ''nukleer yakit tesisi'' , yine dis borcla kurulacak
olmasi cabasi, ''rantabl'' (ekonomik acidan olur) dahi, degildir.
5. Demek ki, ulkemizdeki uranyum rezervi, ulusal bir nukleer cizginin
benimsenmesinde, ''stratejik bir agirlik'' tasiyor degildir. (Dikkat
ediliyordur; nukleer santralda nukleer yakit hic onemsizdir, buna da,
ulkemiz eger nukleer enerji uretimine gecerse, ulusal katkilar
saglamamizin bir yarari yoktur, diyor degilim; nukleer yakit, hele
bunun hammadesi, ulusal bir nukleer felsefenin belirlenmesinde
''stratejik bir onemde'' gozetilemez, diyorum.) O halde, bugunlerde
ifade edildigine tanik oldugumuzun tersine, ornegin Gokova
linyitlerinde mevcut oldugu, ceyrek yuzyildir bilinen, ama yanmis
komur kulundeki yogunlugu ekonomiklik cizgisinin cok cok altinda
bulunan uranyuma, hem de stratejik anlamda ulusal bir zenginligimizmis
gibi abanmanin hic bir anlami yoktur!
6. Ulkemizin (yaklasik 400 bin ton tutarinda olarak bilinen) gayet
zengin bir toryum gizili de vardir. Ne var ki (yakitin bir nukleer
santralin portesinde isgal ettigi yerin goreceli olarak hayli geri
plandaki onem derecesine iliskin husus sakli olarak) toryum, ''fisil''
(atom cekirdeginin parcalanmasi sonucu nukleer enerji verebilir)
degil, ''fertil'' (nukleer enerji saglayacak madde uretebilir) bir
maddedir; yani toryum atom cekirdekleri bir nukleer reaktorde enerji
uretiminde, dogrudan kullanilamaz.
Bundan once, bir nukleer santralda, son toplamda yillar alacak bir
donusturmeyle, fisil olan uranyumun bir izotopunun (uranyum-233)
uretilmesine, daha sonra da teknolojik olarak fevkalade kulfetli olan
(boyle oldugu icin de kimi nukleer ulkelerde, ornegin ABD'de coktandir
stratejik olarak terkedilmis) ve her hal-u karda ancak ''nukleer bir
ulkede'' yaptirtilabilecek ''yakit siyirma islemiyle'' (reproses), soz
konusu izotopun ayristirilip, daha sonra da ''yakitlastirilmasina''
ihtiyac vardir. Butun bunlar ulkemizdeki toryum gizilini de, hic
kuskusuz, ''ulusal bir nukleer stratejinin'' bazi alamayacagimizi
isaret etmektedir. Butun bunlari; teknik ayrintinin, kavrayisi bir
olcude olsun zorlastiracak olmasi pahasina; ustalarinin, gercekte
beynelmilelci papaganlikla malul ve hic bir akademik rasyonelle
bagdasmaz fantezi dunyasindan tevarus ettikleri at gozluklerini hala
cikartamamis kokten-nukleercilerimizden, oyle ya da boyle etkilenip,
samimi nukleer umutlar gelistirebilecek, ozellikle teknik alanlarda
calisan ya da yetismekte olan genclerimiz icin, anlatmaya yoneldigim
su sirada; Anadolu Ajansi'ndan (21 Haziran 1998), atom enerjisi
alaninda devletin en ust kurulusu katinda (ustelik ortada henuz fol
yok yumurta yokken), ''Turkiye'nin zengin toryum yataklarinin nukleer
santrallarda kullanilabilmesi icin, onumuzdeki birkac yil icinde,
trilyonlarca liralik bir yatirimin planlandigini'' afallayarak
ogreniyoruz. Ne diyelim, Allah akil fikir ihsan etsin!
Kokten-nukleerci yaklasim, bundan da ibaret degil.
Pazar, 5 Temmuz 1998 14:49:18 +0800
Msg-Id:
< 19980705105411.AAA24481 @ank-a5-08-asy06.ank-ro-03.superonline.com>
  
Nukleer enerji uretimi, yeryuzunde, gayet onemli bir islev
ustlenegelmistir. Gerci nukleer enerji, ozellikle, meydana gelen
beklenmedik kazalar dolayisiyla, kendisine baglanan umutlari
tasiyabilmis degildir; ancak halen pek cok ulkede, yuvarlak 400 000 MW
tutarinda kurulu bir nukleer kapasite mevcuttur ki bu, ulkemizde
kurulu elektrik kapasitesinin yaklasik yirmi katina denk gelmektedir.
Yaklasik yirmi, yirmi bes yil kadar evvel, demek ki 1970'lerde (sahsen
benim de yaninda yer aldigim), ''ulkemizde nukleer enerji uretiminin
gerekliligi'' yonundeki ''akademik sav'' ; cesitli eklemlerinin, zaman
icinde degismesinden dolayi, bugun icin ''gecerliligini'' hemen
tamamen yitirmis bulunmaktadir.
(Bakiniz. ornegin ''Nukleer Santral Secim Karari Artik Siyasal
Niteliklidir!'' , Makale, T. Yarman, Milliyet gazetesi, 29 Eylul 1984,
''Gecmiste ve Bugun Nukleer Enerji Tartismasi'' , Kitap, Esin
Yayinevi, 1995.)
Demek ki yirmi, yirmi bes yil once, acikladigim yaklasimi
matematiksellestirirsek, su ''ardisik iki formul" , gercekliklerini
hemen tum uzmanlara kabul ettiriyordu:
Birinci Yanlis: ''Talep Seyir Tahmini" Bire iki yanilgili cikmistir.
Bir defa ''enerji talep seyir tahminleri" , Dunya'da da, ulkemizde de,
yuvarlak ''bire iki" yanilgili cikti. Bu cercevede, ozellikle ''
petrol soklarindan" sonra, akillarda hic olmayan bir kaynak, ''enerji
tasarrufu ve verimliligi" devreye girdi; yapilan her sey yuvarlak
''yari yariya enerji" kullanilarak, basarildi. Baska bir deyisle,
gunluk cag das yasamimizi surdurmek uzere, ''kullanilmasi yeterli ener
i miktarinin" , gerekmeyecek oldugu halde, yuvarlak ''iki katini"
kullanmakta oldugumuz idrak edildi. Minik bir ornek vereyim:
Ulkemizdeki kokten-nukleerci birinci sav, sayageldigimiz yanlislari
yani sira, bu sureclere, inanilmaz bicimde gozlerini kapatmaktadir.
Soz konusu sureclere kisaca deginmemiz yerinde olacaktir. Nukleer
kazalar ve nukleer enerji uretiminde meydana gelen guven bunalimi
malum, biri 1979'da ABD'de Pensilvanya'da, digeri ise, dunyanin en
''vahsi teknoloji kazasi" niteliginde olarak 1986'da Sovyetler
Birligi'nde Cernobil'de, (burada yersizlikten aciklayamayacagim) ''hic
akla gelmeyecek traji-komik nedenlerden'' kaynaklanan, iki ''dehsetli
nukleer kaza'' yasandi. Gerci nukleer enerji uretimine yogunca
basvuran ulkelerde, bu secenegin hal-i hazir ''agirligi'' pek
gerilemedi. Ancak anilan kazalardan sonra nukleer enerjiye yonelik
olarak gelismis ''guvende'' ciddi bir ''hasar'' , meydana geldi.
Bakin, oysa, nukleer kaynaklarimiz bazinda bir enerji planlamasi
dusunmek akilci degildir. Cunku:
Get your own Free Homepage