OKUTMAN HASAN KAYA'DAN ELEKTRONİK POSTAMIZA GELEN KÖŞE YAZISI AŞAĞIDA SUNULMUŞTUR


"KİM KORKAR HAİNDEN

Apo bir Yunan TV’sine döktürmüş yine. Muhabirin "Türkiye Yunanistan’a saldırırsa Kürtlerin tutmu ne olur?" sorusunu yanıtlamış. Zekasına ve ruh haline hayranlık püskürtmemek elde değil. Demiş ki "Türkiye ile siz teke tek dövüşürseniz kim yener belli olmaz".

Tabii deplasmanda konuşuyor, ne yapsın. "Ulan Türkiye teke tekte sizi cırk diye ezip geçer" diyemiyor. Sonra da sadede geliyor, "Ama beni Ordunuza komutan yaparsanız, garanti Türkleri yeneriz."

Apo son zamanlarda iyice kafayı yedi, en yakın çevresinin dönmesinden, en kasap adamlarının kuzu kuzu teslim olmasından sonra iyice psikopatlaştı garip. Cümle alemin bildiği gibi Apo’yu Yunan Ordusuna başçavuş bile yapmazlar. Belki bir alay komutanına "uzman" posta neferi olabilir. Böyle tipler bizde de var, dünyanın en aşağılık işi olan muhbir ajanlığa, kiralık tetikçiliğe soyunanlar üç beş silahsızı arkadan vurunca, kendini bir halt zannedip kahraman uşak pozuna bürünür ve devlet işlerinin vazgeçilmez artisti sayarlar kendilerini. Bizdeki Çatlı’lar, Kırcı’lar ve bilimum mafya müsveddeleri, bu cins armuş tayfasındandır örneğin.

Fakat Apo bu, elbette büyük düşünecek. Bunca zamandır ABD’sinden Frnasa’sına, bunların küçük maşası Yunan Gizli Haberalma Teşkilatına kadar yaptığı ajanlık hizmetlerinden iyice havalanmış. Kendini Yunan ordusuna "baş komutan olabilir" görecek kadar uçmuş. Yunan’a yağcılık yapıyor göya amma, Yunan ordusunda hiç askerlikten anlayan subay yokmuş gibi davranarak, adamları acayip aşağılıyor.

Fakat asıl, her an yakalandım yakalanacağım, her an en yakınım olan bir tip beni paketleyip T.C.’ye teslim edebilir korkusuyla Apo’nun tarih yorumları, pek fevkalade bir imbiklenme gösteriyor. "Türkiye Birinci Dünya Savaşı’nda Yunan Ordusunu Kürtlere güvenerek yenmiştir."

Palavranın daniskası. Türk Ordusu, tarih boyunca asla çoğunluğu "Türk olmayan bir orduyla" düşmana karşı savaşmamıştır. Bazı cahiller Yeniçerileri örnek gösterecekse bunlar, Ordu’nun ancak altıda birini oluştururdu ve padişahın da katıldığı üç beş büyük savaş dışında görev almamıştır.

Ayrıca kayıtlı belgeli bir olay vardır; Mustafa Kemal 17. Tümen ile 1915 Mart’ı sonunda Gelibolu’da konuşlanırken, karargaha yazdığı bir yazıda, "Yezidiler’den oluşan iki alayının alınmamasını, zira bunların gelenekleri itibariyle savaşma isteğinden yoksun olduklarını, bunların yerine, Tekirdağ’daki tümü Türk köylü çocuklarından oluşan iki depo alayının verilmesini hassaten rica ve arz" etmiştir. Ancak Alman yönetimindeki başkomutanlık bu isteği göz ardı etmiş, sonra tam İngiliz çıkartması başladığında bu iki Yezidi alayının geriye tüydüğü görülmüştür.

Bu işin bir yanı, diğer taraftan Gelibolu’nun kanlı sırtlarında bin yıldır kaderi ve yaşamı ortak olan iki kardeş halkın yoksul çocukları, elbette o tek vücut kahraman Mehmetçik ünvanlı Türk ve Kürt çocukları, aynı vatan görevi için, koyun koyuna, birbirine sarılmış yatıyor. Aynı bayrağın altında yatıyor.

Türkiye halkının Kürt çocukları hiçbir zaman "vatan hainliği" utancını görmemiş, bu büyük şerefsizlik tuzağına düşmemişlerdir.

Türk halkı kardeşi bildiği Ermenilerce 1895’te Bitlis’te, yoldaşı bildiği Rumlarca da 1918’de İzmir’de arkadan hançerlenmiştir ama, bir iki şeriatçı kışkırtmanın dışında asla Kürtçülük ihanetine uğramamıştır. Bu namuslu geleneği sen bile çürütemezsin. "Vatana ihanet" suçunu Türk olsun, Kürt olsun farketmez, dağdaki aç militanlarına eroin ticaretinin "badigard"lığını yaptıran, kadın, çocuk ve kardeş katilleri işlemiştir ancak. Tarihe böyle geçer bu mesele. Boşuna bir yerini yırtmasın kimse."


(Burgay Anger, Aydınlık Gazetesi, 20 Eylül 1998)"


1