Okumadım Ama Yine De Kızıyorum, Kürşat Başar

Bahar sabahlari bir firsatini bulup deniz kenarindaki bir kahvede kendinizle biraz zaman geçirmiyorsaniz Istanbul'da yasamanizin anlami yok gibi gelir bana. Sabah sabah oturmus keyifle denizden esen rüzgarda biraz üsüyerek, ilk bahar günesinde isinarak kahvemi içiyorum.

Yanimdaki masada ikisi kiz, ikisi oglan üniversite ögrencileri. Hararetle ünlü bir romancimizdan sözediyorlar. Nedense oldukça kizginlar. Yazari da, kitaplarini da yerden yere vuruyorlar. Kitaplarini dedim ama yüksek sesle konustuklarindan ister istemez hayal kurmak yerine onlari dinlemek zorunda kaldigimdan anliyorum ki aslinda kitaplarini dogru dürüst okuyan yok içlerinde.

Peki ama daha kitaplarini bile okumadiklari birinden neden böyle sözediyorlar acaba? Eger kitaplarini okumaya deger bulmuyorlarsa o zaman böyle güzel bir sabahta kiz arkadaslariyla geçirecekleri zamani neden onu çekistirmeye ayiriyorlar?

Yalniz onlar mi?

Geçenlerde bir aksam bir bara gittik. Ünlü bir sahne adamimiz da orada. Ayni romanciya veryansin ediyor. Ama kitaplarini okumamis. Hiçbir zaman da okumaya niyeti olmadigini söylüyor, o da eglenmeye geldigi bir yerde kitaplarini okumaya deger bulmadigi yazar hakkinda bir saatten fazla konusuyor.

Iki sey dikkatimi çekiyor. Biri, insanlarla yaptiklari arasindaki farki bir türlü kabul edemiyoruz. Ikincisi, insanlarla ilgili yargilarimiz çok yüzeysel, çok kisisel önyargilara dayaniyor.

Hem bir yandan "adam çikmiyor" diye sikayet ediyoruz, hem de çikanin canina okumak için hazir bekliyoruz. Hani su eglence yerlerinde, elimizdeki çekiçle, makinadan çikan yaratiklarin kafasina vurup durdugumuz oyun gibi...

Üzerinde fazla konusulan, begenilen, yükselen, parlayan seylere karsi özel bir saldirganligimiz var nedense.

Oysa bu "star" sayisinin artmasinda ne sakinca var anlamiyorum. Her gün yenileri çiksa, her gün birileri daha parlasa, farkli alanlardan bir çok isim yükselse ne olur? Elbette içlerinden bir çogu elenip gider, bir çogu kisa sürede haketmedigi yerlere gelmis olabilir ama bazilari da gerçek bir deger olarak zamanin içinden geçmesini basarir.

Geçenlerde Orhan Pamuk yeni romanini yayinladi. Bu kitapla ilgili birçok yazi gördüm. Çogu kitabi yarisina kadar bile okuyamadigini, okuyan da görmedigini yaziyor. Peki ama madem bir yazari elestirmek istiyorsun, yazini buna ayiriyorsun, hiç degilse biraz disini sikip sonuna kadar kitabi okusaydin demek geliyor içimden.

Bir kitabin çevresinde okunabiliyor mu okunamiyor mu düzeyinde bir elestiri olabilir mi? Kaldi ki Pamuk'un kitabinin ne okunamayacak bir zorlugu var ne de anlasilmaz bir yani. Siradan bir okuyucu bile rahatlikla okuyup anlayabilir.

Genellikle sevdigimiz, begendigimiz, önemli buldugumuz seyleri öne çikarmakla ilgilenmeyiz zaten, sevmedigimiz, kötü saydigimiz seyleri anlatip durmaya bayiliriz.

Star Gazetesi, 24 Mart 1999

Kursat Basar Ana Sayfasi

Gazete Yazilari

Home

1