Official Web Presentation of
Oktay Ahmed

SAMPLE WORKS

CV
Bibliography
Sample works
Pics
Links

Go to initial page

E-mail

 

YENİ KELİMELER ÜZERİNE

Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan araçtır. İletişimden başka, insanların iç dünyasını okşayan, yeni kapılar açan, ortaklık duygusunu pekiştiren işaretler sistemidir.

Türkçemizin hâline bakıyorum. Medyada "de" edatıyla "-de" edki nerdeyse her zaman karıştırılıyor; "mi" soru edatı ekleştirilerek beraber yazılıyor; "ile" bağlacı ekleştiğinde, ardından gelen eklerin ince ünlülü varyantları kullanılıyor, oysa bu mesele daha 20. yüzyılın 60'lı yıllarında çözülmüştü; yabancı dilden orijinal imlâlı kelimeler giriyor, ama okunurken dahi büyük yanlışlar yapılıyor.

Türkçe'ye girmiş olan şu kelimelere bir göz atalım: "rak", "rep", "koç". Böyle yazıldığı gibi alın bu kelimeleri ve kılına kadar İngiliz veya Amerikalı olan birine okuyun. Şüphesiz hiçbir tanesini anlamayacaktır. Neden? Çünkü çok değiştirilmiş. Kelimelerin direği olan ünlüler yanlış okunuyor. Bu kelimelerin orijinal imlâyla hiç alakası yok. İngilizce "rock", "rap", "coach" olan bu kelimelerdeki sesler farklı.

Böylece, "rock" kelimesindeki "o" fonemi, bizde okunduğu gibi "a" değil, açık bir "o" sesidir. Ama bu "o" fonemini okurken ağzınızı açmadığınız halde de bir İngiliz tarafından anlaşılır, çünkü nihayette bu yine bir "o" sesidir. "Rep" olarak okunulan "rap" kelimesinin "a" fonemi, "e" değil, aslında "a" ve "e" arasında bir sestir. Yani "æ". Bunu böyle değil de, normal bir "a" olarak okuduğunuz halde, yine anadili İngilizce olan biri tarafından gayet normal anlaşılacaksınız.

"Koç" meselesi ise bambaşka. Aslı "coach" olan bu kelimenin "oa" fonemi bir diftong, yani çifte sestir ve birbirinden ayrılamaz. İngilizler bunu "ıu", Amerikalılar ise "ou" okurlar. Ama "koç" olarak kısa "o" sesiyle okunursa, hiçbir anlamı yok.

Bunlardan önce girmiş olan "caz", "handikap" gibi kelimeler de vardır Türkçemizde. Bu grup kelimeler ise yukarıda verdiğimiz ölçülere göre girmiş ve yerleşmiştir. Oysa, "cez", "hendikep" de olabilirdi.

Neden bu önemlidir?

Türkçe'deki "ö" ve "ü" sesleri de yabancılar için sorun değil midir? Bizim "ö" olarak okuduğumuz fonem, aslında "o" ve "e" seslerinin, "ü" ise "u" ve "i" seslerinin birleşimidir. Türkçe öğrenen birinin "ördek" yerine "erdek", "üç" yerine "iç", "ölü" yerine "eli", "şöyle" yerine "şeyle" demesini siz anlar mıydınız?

Bir de bazı alanlar tamamen yeni girmiş yabancı kelimelerle dolup taşıyor. Örneğin basketbol. Görüyorum, bizde İngilizce bilmeyen biri Türk kanallarında yayınlanan basketbolu izlemiyor. Aynı maç Makedonca yorumlu yayınlanırsa, onu izler. Nerden bilsin adamcıklar "ribaund"un, "steps yapma"nın, "koç"un ne olduğunu?

Buna ters bir güzel örnek de var. Globalleşen dünyada bilgisayarların yeri şüphesiz çok önemlidir. Kullanılan ortak terminoloji de globalleşmeyi kolaylaştırıyor. Bu kadar önemli bir alanda, Türkçe terimlerin kullanılması daha da önemli. Dile yeni giren kelimenin yaygınlaşmasından önce ona karşılık bulmak lâzım, yoksa iş işten geçtikten sonra her şey bedava. Örneğin: "computer" kelimesine karşılık eski yabancı sözlüklerde "kompütür" iken, kelimenin yaygınlaşması tamamen patlamak üzereyken, "bilgisayar" kelimesi ortaya atıldı ve 80'li yılların Türk teknik dergileri tarafınca kabul edilerek kullanıldı. Bugün kaç kişi "kompütür" diyor? Nerdeyse hiç kimse. İyi bir gelişme şu ki, bilgisayar alanında birçok yeni kavrama da Türkçe karşılıklar bulunarak kullanılıyor.

Önemlisi, zamanında karşılığı bulmak ve yaygınlaştırmak. Burada Türk Dil Kurumu'na en büyük vazife düşüyor. Son iki onyılda çok büyük ve önemli gelişmelere imza atan TDK, bazen geç kalabiliyor veya uygun karşılığı bulamıyor. Bu durumlarda halk orijinal kelimeleri kullanmayı yeğliyor ya da kendi bulduğu daha güzel karşılıkları kullanıyor. Örnek vermek gerekirse, şöyle: "faks" kelimesine "belgegeçer" veya "belgeç" kelimesinden hiçbiri oturmadı, çünkü Türkçe karşılıkla hem geç kalındı, hem de orijinali tek heceli, yani telâffuz için daha kolaydır.

Diğer, bence, çok büyük yanlışlık "e-mail" kelimesiyle oldu. Buna karşılık olarak TDK, "elmek" kelimesini önerdi. İzahta, bunun "elektronik mektup" teriminin kısaltılmış şekli olduğu yazıyor. Bu tamamen yanlış bir yaklaşım, çünkü "-mek" eki mastar ekidir ve normal şartlarda herkes bunun "el-" fiil köküne getirilerek isim türettiğini söyler. Ama, maalesef, "el-" diye bir fiil kökü yok Türkçe'de, ne eski ne de yeni yazıda. Neden bu kadar büyük bir yanlışa imza atıldı hâlâ anlayamıyorum. Oysa, bilgisayar kesimi "e-mail" terimini çoktandır Türkçeleştirmişti: "e-posta" veya "e-mektup". Hiç fiiliyata bakmadan yeni kelime türetme çok yanlış. Üstelik tabanda yanlış türetilen bir kelime. Türkçe'de yeni kelime ya köke sağdan ekler getirilerek yapılır (ör: göz-lük-çü-lük), ya da iki kelime yan yana getirilerek türetilir (hanım+eli). Ama iki yarım kelimenin bitişik yazılması yeni bir şey!

Amaç, yeni girmekte olan kelimelere yaygınlaşmadan önce uygun karşılık bulmak. Girdikten sonra bunları değiştirmek çok yanlış olur. Bugün kalkar da "telgraf" kelimesine başka bir karşılık önerirseniz, gülünç hale düşersiniz. Bu kelime artık, "telegrafın tellerine kuşlar mı konar" örneğinde olduğu gibi, türkülerimize dahi girmiştir, halk bunu benimsemiştir, bunu böyle bilir.

Aşırıcılığa gitmeden, dil kullanırken bilinçli davranmak gerekir.

visitors since April 05, 2001.
All materials presented here are copyrighted.
© Oktay Ahmed, 1997-2001. <www.OktayAhmed.com.mk> <Oktay@OktayAhmed.com.mk>

1