logo.jpg (12068 bytes)

SAYI 2

A4 Basılabilir format
corludA-sayi-2.zip

kapak10.jpg (105927 bytes)
 

 

İktidarsız bir yaşam

Kimilerinin hayattaki her şeyi iktidara endekslediğinin bir diğer basit örneği de, “İKTİDARSIZLIK” diye adlandırdıkları bir hastalık veya özürdür. Latince’de de aynı anlama mı gelir bilmiyorum ama, bizim memlekette insanların üreme problemleri ataerkil bir üstünlük gibi algılanıp, değerlendirilir. Halk arasında; doğurganlığı olmayan kadına kısır, doğurganlığa sebebiyet veremeyene erkeğe ise iktidarsız denir. O halde üremeyi gerçekleştirebilen erkekler iktidarlı olmuş oluyor. Bu durumda soyunu devam ettirme bir iktidar endişesinden midir bilinmez. Diğer yandan tarihte çoğu zaman, iktidar uğruna, yakın akrabalar birbirlerini boğazlatmış, Osmanlı da sultan diğer şehzadeleri boğdurtmuş, kardeşi Yusuf peygamberi ateş kuyusuna atmış, Roma; babasını öldürüp tahta çıkanlara tanık olmuştur. İktidarın maalesef kötü yanları. İnsanın kendi yakınındakilerin bile bunları yapacağı bir dünyada, uzağındakilerin neler yapabileceklerini bir düşünün. Tepedeki için ayaklanma, anarşi, devrim kaygısı; aşağıdaki için kaybolma, fark edilme, can korkusu her daim. Birisinden birinin hissiyatları doruğa ulaşıp saldırganlaştığında, diğeri çoktan terki diyar eyliyor. Peki iktidarı reddetmek kolay mıdır? De ki, aile içinde, arkadaş çevrenizde, derneğinizde, okulunuzda, işyerinizde... Tamamen çok zor gerçekten. Muhalefet için ne kadar kolay ise, iktidar için de bir o kadar zor. Ama190Sizde.jpg (52615 bytes) muhalefet zaten kendisi iktidar olmak için savaşır.Yani iktidarın erkini zaten kabul etmiştir. Ömrü yeterse bir gün gelip o da iktidar olacaktır. Geçenlerde elime geçen bir kağıtta okudum; olanlara hiddetlenip daha çok pipili küfürler öğrenmenin zamanı gelmiş diyen muhalif bir yazıydı. Aynı kağıtta içinde yaşadığı toplumdan şikayetçi, bu toplumun ne kadar anlamsız işlerle uğraştığını anlatıyordu. Medya da olan bitenler gibi. Televizyondaki gibi. Cam fanusun dışındakileri bu yüzden böcek olarak görmek yani. Yerde, küçücük, minnacık gibi. Umursamayan biri gibi olmaya çalışsa da kendi iktidarında ısrarlı olduğu şüphesiz. Bizlerde ona buna kızıyoruz. Yaşadığımız bir sürü olumsuzluklar var. Ama hiç bir zaman karşı komşuma kızıp, alt komşumun çamaşırlarına halı silkelemedim. Düşmanını tanımak bu derece önemli. Ama zaten iktidar içinde, muhalefet için de böcek aynı böcek. Öte yandan, iktidar için gözleri parıldayan muhaliflerin iktidarsızlığı, kendisini böcek olarak gördüğü halk tarafından doktor raporu gibi kaşelenmiş. Eee, kör allah’a nasıl bakarsa, Allah’ta köre öyle bakar. Peki muhalif olup da,iktidarı amaçlamayanlar yok mu? Var,var ...

 


 

asker.jpg (38562 bytes)

 


 

 

Terörize olmuş dünyalar

Kapitalizmin globalleşme ile beraber biçim ve boyut değiştirmesi, kendisi için büyük avantajlar sağlarken, karşıtlarını gitgide etkisizleştirmektedir. Teknoloji ve lüksün hat safhaya ulaşması, her iki taraf için de kaçınılmaz problemler yaratmaktadır. Örneğin cep telefonu;kişi için büyük rahatlık iken, istediği anda, istediği kişinin telefonunu dinleyebilen bir sistem için bulunmaz nimettir. Termal kameralar, x-ray cihazları, dinleme böcekleri, güvenlik görevlileri, ile akıl almaz paralar harcayanların, gübreden bir patlayıcıyla nasıl allak, bullak oldukları ise, diğer tarafın rahatlığını ortaya çıkartmaktadır. Terör hayatımıza henüz bu denli kanlı-canlı girdi diyenler, gerçekten biraz balık akıllı. Terörün günlük hayatımıza ekstradan geldiğini,gökten zembille indiğine inanan varsa devam etsin. Televizyona haber olan terörün dışında, yani Güneydoğu, Filistin, İsrail, Madımak terörü veya siyasal, islami, kızıl vs vs... Peki bunların dışında ? Günlük hayatınızdan sahneler, yenilmişlikler, diyaloglar aklınıza getirin. Hayatımız sadece bombalarla, silahlarla mı terör ize ediliyor. Terörün kelime anlamı, korku verme, dehşet saçma. Koca gün boyunca bunları yaşamıyor muyuz. Daha ilkokuldaki miniklerin bile her sabah rahat-hazır ol komutlarıyla ant içmesi, içtima ya çekilmeleri, evde eşine ve çocuğuna şiddet uygulayanlar, top10 listesindeki oyunların bu tarz olması, birilerinin bizleri zorla silah altına sokması, kimileri tarafından çizilmiş çizgiler yüzünden karşı kıyıya yüzemeyişimiz. Peki bunlar terör değil mi ?

 


 

home0.jpg (18387 bytes)

 


 

Bulunmuş şey

bulmaca.jpg (14072 bytes)

Soldan saya
1- Çekmeye şey.
3-Yemeye şey. İçmeye şey.
6-Etmeye şey.
8-Bir şey.
10-Geçmeye şey.
12-Takmaya şey. Bırakmaya şey.

Yukardan aşşa
1-Boğulmaya şey.Çalınmaya şey.
6-Binmeyeşey.Boyamaya şey.
8-Oynamaya şey.
9-Kapmaya şey.

 

 

Elma dersem çık,Armut dersem çıkma

Ne yerleşebildiğin, ne de terk edebildiğin kentler vardır. Var yada yok, genelleme yapmaktan vazgeçiyorum. Benim için, ne tam manasıyla benimseyip yerleşebildiğim ne de vazgeçip terki diyar edebildiğim bir kent Çorlu. Bu hissiyat durumunda yalnız olmadığımı biliyorum. Teker yuvar yaşayan çok insan var burada. Ev iş, eş, dost, akraba, her nasılsa geçen zamanda çevreyle tanış olma hali gidememek için geçerli sebepler olabilir. Gerçi bunların bahane olmadığını söylemek de zor. İyi de neden Çorlu? ‘İnsanın doğduğu yer değil, doyduğu yer memleketidir’ saçmalığını bir tarafa bırakalım. Bir nevi homo sapiens sapiens olarak, hayatta kalmanın ötesinde özlemlerimiz olmalı elbette. LCD, ABS, GSM, ATM ve bir alay ileri teknoloji ürünleri herkese tat vermeyebiliyor. Para lazım, evet. Madem ki paranın gereksiz olduğu bir dünyada yaşamasını becerttiremiyoruz, hayatta kalmak için para gerekiyor. Ancak o da hayatta kalmamızı sağlıyor, yaşamamızı değil. Haz duyabileceğimiz bir yaşam özleminden de vazgeçmiyoruz. Zurna, zırt diyor. Çorlu’ya dönersek; aynı soruyla siz de karşılaşmışsınızdır: Çorlu’nun nesi meşhur? İnsanın iliklerine işleyen ayazı dışında nesi var? Düşünme seansları düzenledik, siz de düzenleyin, aynı sonuca ulaşırsınız: Yok! Şehre bir nebze şahsiyet kazandırabilecek hiçbir özgün şey yok. Adeta tarihsiz ve kişiliksiz bir kent. Her hangi bir hesap kitaba dayandırmakta zorlanacağınız bir şehirleşme, her yöne doğru delice yayılan binalar. Askeri bölgeleri saymazsak (ki hakkeden saymayalım), bir yıl önce yeşil alan diye anılan bir yere ertesi yıl bir bina konduruluveriyor.Şişe Cam’ın başlattığı şekliyle, birinci sınıf tarım arazileri, taşınan birkaç kamyon taş ile tarıma elverişsiz araziye dönüştü. Gelsin fabrikalar. Bağları, bahçeli evleri de yok artık. Ağlak yapma derdinde değiliz, durum bu; burası bir sanayi şehri artık. ‘Her yer bok içinde, sadece derinlikleri değişik’ diyen Erich Mühsam gibi düşündüğümüzden belki, belki, korkudan yada çaresizlikten, burada yaşıyoruz işte. Bir yanımız da başka başka kentlerde; İstanbul, Sinop, Erzincan, Tunceli, Muş, Dobruca, Silistire ve dahası. Sanayi kentlerinin ortak yanı bu; işgücünün önemli bir bölümü göç sonucu kente gelen insanlar tarafından karşılanıyor. Hayatta kalabilmek için para kazanmaya çalışan insanlar. Bir çeşit ‘zorunlu çalışma kenti’. İlk fırsatta, bulduğu her boşlukta insanın memleketine, kendi tarihinden izler taşıyan yere gitmesinden daha doğal ne olabilir. Çorlu kişiliksizliğinin nedeni de bu; kaçış ve tekrar kaçabilene kadar zorunlu ikamet hali. Bu durumda kişi, kente ne kadar müdahale etme mecali gösterebilir. Gündelik hayatı ve sorunlarını dertleyen sivil toplum örgütlerinden hiç bahsetmeyelim; sinek avlıyorlar. Türkiye genelinde de böyle midir bilmiyorum ama partiler açısından da durum zavallı. Son yerel seçimlerde, adaylar arasında, daha önce başka bir partiden aday olmamış hiç kimse yoktu. Kentin şekilsizliğinin en anlamlı göstergesi partiler sanırım. Geçmiş olana ilişkin bir alay malzeme bulunabilir. Lakin buna gerek yok, zira önümüzde yerel seçimler var. Dolayısıyla inanılmaz malzeme bizi bekler. Bunların ne mene bir şey olduğunu biraz da onların vaatlerinden anlayacağız.


EY076A~0.JPG (63255 bytes)


 

 

Araştırmacı dedikoducu

Belediye seçimleri yaklaştı. Çorlu’da, partiler, siyasiler kıpır kıpır ama renk vermemeye çalışıyorlar. CHP diğer partilere göre çok güçlü konumda, bu nedenle de en çok entrikanın sahnelendiği parti görüntüsü hakim. Haliyle bu durum CHP’ de sıkıntı yaratıyor. Bazı tartışmaları önlemek için ön seçim yapılmayacağı, bunun yerine adayı genel merkezin belirleyeceği konuşuluyor. Öyle veya böyle, CHP’nin olası adayları arasından iki isim diğerlerine oranla daha çok zikrediliyor. Eski belediye başkanlarından Ünal ve geçtiğimiz genel seçimlerde CHP milletvekili adayı Altan. Bunlarla birlikte ismi pek anılmasa da Pamukbank müdürü Mecit’in adaylığı da söz konusu. Eski ilçe başkanlarından avukat Haşim’ den de ani bir atak beklenmekte. Haşim Bey dört yıl boyunca ilçe başkanlığı yaptı. Bu süre içinde, CHP için büyük paralar harcadı. Bu uğurda arabasını bile sattığı partidaşları tarafından söylenir. Böyle fedakarlıklar yaptıktan sonra kendi adaylığını açıklaması ihtimal dahilinde. Tüm bu hengame sırasında, şu anki belediye başkanı Rauf aniden CHP’li oluvermiş. Bu haber duyulduğunda kimse inanmamıştı, hala da inanmayanlar çoğunlukta. İlçe yönetimi Rauf’u reddediyor, Rauf partiliyim diyor. Rauf, geçtiğimiz yerel seçimlerde Şener paşa tarafından DSP’ li ve belediye başkan adayı yapılmıştı. Şener paşa şimdi genelkurmayda değil, emekli. Artık Rauf’a pek bir yararı dokunamaz. Peki Çorlu ilçe yönetiminin onca ayak diremesine rağmen Rauf’u bir gecede, kim, nasıl CHP’li yaptı. İşte o konu biraz karışık. Söylentiler, anlaşılmaz mırıltılardan ibaret. iğer bir dedikodu ise, Rauf bey, geçenlerde yapılan çöp ihalesi nedeniyle sağ kolu, yardımcısı İsmet’ i görevinden almış. Kovmuş diyenler de var. Aynı kişiler “en iyi yardımcısını kovacak kadar büyük bir iş olmalı” diye de eklemeyi ihmal etmiyorlar, bilemeyiz. Belki de çamur at, izi kalsın taktiği. İsmet bey’ de bu arada boş durmadı ve kendisine daha şimdiden bir seçim bürosu açtı. Bayol iş merkezinin altında. TV’si var, içerisi de sıcak, çay desen beleş. İsmet için, DSP’den adaymış diyorlar. Hadi hayırlısı... Bunlar, ortalıkta dolaşan dedikodumsular. Ortalıkta dolaşan ama dedikodu olmayan biri varsa o da Ünal. Çorlu’ da günün her saatinde en çok görebileceğiniz yüzler arasında Ünal ilk sırayı alır. Kendisi gibi taraftarları da çok enerjik, çok iddialı konuşuyorlar. “Bu seçimlerde Ünal aday olacak ve kazanacak” mış. Ünalcılar Altan’ı , tecrübesizlik ve beceriksizlikle suçluyorlar. Geçmiştei genel seçimler öncesi ilçe başkanlığını devraldığının hemen sonrasında milletvekili adayı olarak rüzgarı yakalamaya çalışması da partililer tarafından hanesine eksi olarak yazılmıştı. Her fırsatta Altan’ın yaptığının doğru olmadığını, bu şekilde davranarak partilerine zarar verdiğini ifade ediyorlar. Altan ise kimseye aldırmadan aday olduğunu açıkladı. Bakalım n’olcak. Bir sonraki fanzinde AKP hakkında yapılan dedikodularla birlikte olacağız.

gazeteci.jpg (5400 bytes)

Ah tut-i mucize-i guyem ne desem laf değil

sayfak1.gif (60240 bytes)

sayfak2.gif (67894 bytes)

1