İktidarsız bir yaşam
Kimilerinin hayattaki her şeyi iktidara endekslediğinin bir diğer basit örneği de,
“İKTİDARSIZLIK” diye adlandırdıkları bir hastalık veya özürdür. Latince’de
de aynı anlama mı gelir bilmiyorum ama, bizim memlekette insanların üreme problemleri
ataerkil bir üstünlük gibi algılanıp, değerlendirilir. Halk arasında;
doğurganlığı olmayan kadına kısır, doğurganlığa sebebiyet veremeyene erkeğe ise
iktidarsız denir. O halde üremeyi gerçekleştirebilen erkekler iktidarlı olmuş
oluyor. Bu durumda soyunu devam ettirme bir iktidar endişesinden midir bilinmez. Diğer
yandan tarihte çoğu zaman, iktidar uğruna, yakın akrabalar birbirlerini
boğazlatmış, Osmanlı da sultan diğer şehzadeleri boğdurtmuş, kardeşi Yusuf
peygamberi ateş kuyusuna atmış, Roma; babasını öldürüp tahta çıkanlara tanık
olmuştur. İktidarın maalesef kötü yanları. İnsanın kendi yakınındakilerin bile
bunları yapacağı bir dünyada, uzağındakilerin neler yapabileceklerini bir
düşünün. Tepedeki için ayaklanma, anarşi, devrim kaygısı; aşağıdaki için
kaybolma, fark edilme, can korkusu her daim. Birisinden birinin hissiyatları doruğa
ulaşıp saldırganlaştığında, diğeri çoktan terki diyar eyliyor. Peki iktidarı
reddetmek kolay mıdır? De ki, aile içinde, arkadaş çevrenizde, derneğinizde,
okulunuzda, işyerinizde... Tamamen çok zor gerçekten. Muhalefet için ne kadar kolay
ise, iktidar için de bir o kadar zor. Ama muhalefet zaten kendisi iktidar olmak
için savaşır.Yani iktidarın erkini zaten kabul etmiştir. Ömrü yeterse bir gün
gelip o da iktidar olacaktır. Geçenlerde elime geçen bir kağıtta okudum; olanlara
hiddetlenip daha çok pipili küfürler öğrenmenin zamanı gelmiş diyen muhalif bir
yazıydı. Aynı kağıtta içinde yaşadığı toplumdan şikayetçi, bu toplumun ne
kadar anlamsız işlerle uğraştığını anlatıyordu. Medya da olan bitenler gibi.
Televizyondaki gibi. Cam fanusun dışındakileri bu yüzden böcek olarak görmek yani.
Yerde, küçücük, minnacık gibi. Umursamayan biri gibi olmaya çalışsa da kendi
iktidarında ısrarlı olduğu şüphesiz. Bizlerde ona buna kızıyoruz. Yaşadığımız
bir sürü olumsuzluklar var. Ama hiç bir zaman karşı komşuma kızıp, alt komşumun
çamaşırlarına halı silkelemedim. Düşmanını tanımak bu derece önemli. Ama zaten
iktidar içinde, muhalefet için de böcek aynı böcek. Öte yandan, iktidar için
gözleri parıldayan muhaliflerin iktidarsızlığı, kendisini böcek olarak gördüğü
halk tarafından doktor raporu gibi kaşelenmiş. Eee, kör allah’a nasıl bakarsa,
Allah’ta köre öyle bakar. Peki muhalif olup da,iktidarı amaçlamayanlar yok mu?
Var,var ...

Terörize olmuş dünyalar
Kapitalizmin globalleşme ile beraber biçim ve boyut değiştirmesi, kendisi için
büyük avantajlar sağlarken, karşıtlarını gitgide etkisizleştirmektedir. Teknoloji
ve lüksün hat safhaya ulaşması, her iki taraf için de kaçınılmaz problemler
yaratmaktadır. Örneğin cep telefonu;kişi için büyük rahatlık iken, istediği anda,
istediği kişinin telefonunu dinleyebilen bir sistem için bulunmaz nimettir. Termal
kameralar, x-ray cihazları, dinleme böcekleri, güvenlik görevlileri, ile akıl almaz
paralar harcayanların, gübreden bir patlayıcıyla nasıl allak, bullak oldukları ise,
diğer tarafın rahatlığını ortaya çıkartmaktadır. Terör hayatımıza henüz bu
denli kanlı-canlı girdi diyenler, gerçekten biraz balık akıllı. Terörün günlük
hayatımıza ekstradan geldiğini,gökten zembille indiğine inanan varsa devam etsin.
Televizyona haber olan terörün dışında, yani Güneydoğu, Filistin, İsrail, Madımak
terörü veya siyasal, islami, kızıl vs vs... Peki bunların dışında ? Günlük
hayatınızdan sahneler, yenilmişlikler, diyaloglar aklınıza getirin. Hayatımız
sadece bombalarla, silahlarla mı terör ize ediliyor. Terörün kelime anlamı, korku
verme, dehşet saçma. Koca gün boyunca bunları yaşamıyor muyuz. Daha ilkokuldaki
miniklerin bile her sabah rahat-hazır ol komutlarıyla ant içmesi, içtima ya
çekilmeleri, evde eşine ve çocuğuna şiddet uygulayanlar, top10 listesindeki
oyunların bu tarz olması, birilerinin bizleri zorla silah altına sokması, kimileri
tarafından çizilmiş çizgiler yüzünden karşı kıyıya yüzemeyişimiz. Peki bunlar
terör değil mi ?

Bulunmuş şey

Soldan saya
1- Çekmeye şey.
3-Yemeye şey. İçmeye şey.
6-Etmeye şey.
8-Bir şey.
10-Geçmeye şey.
12-Takmaya şey. Bırakmaya şey.
Yukardan aşşa
1-Boğulmaya şey.Çalınmaya şey.
6-Binmeyeşey.Boyamaya şey.
8-Oynamaya şey.
9-Kapmaya şey.
|
Elma dersem çık,Armut dersem
çıkma
Ne yerleşebildiğin, ne de terk edebildiğin kentler vardır. Var yada yok, genelleme
yapmaktan vazgeçiyorum. Benim için, ne tam manasıyla benimseyip yerleşebildiğim ne de
vazgeçip terki diyar edebildiğim bir kent Çorlu. Bu hissiyat durumunda yalnız
olmadığımı biliyorum. Teker yuvar yaşayan çok insan var burada. Ev iş, eş, dost,
akraba, her nasılsa geçen zamanda çevreyle tanış olma hali gidememek için geçerli
sebepler olabilir. Gerçi bunların bahane olmadığını söylemek de zor. İyi de neden
Çorlu? ‘İnsanın doğduğu yer değil, doyduğu yer memleketidir’ saçmalığını
bir tarafa bırakalım. Bir nevi homo sapiens sapiens olarak, hayatta kalmanın ötesinde
özlemlerimiz olmalı elbette. LCD, ABS, GSM, ATM ve bir alay ileri teknoloji ürünleri
herkese tat vermeyebiliyor. Para lazım, evet. Madem ki paranın gereksiz olduğu bir
dünyada yaşamasını becerttiremiyoruz, hayatta kalmak için para gerekiyor. Ancak o da
hayatta kalmamızı sağlıyor, yaşamamızı değil. Haz duyabileceğimiz bir yaşam
özleminden de vazgeçmiyoruz. Zurna, zırt diyor. Çorlu’ya dönersek; aynı soruyla
siz de karşılaşmışsınızdır: Çorlu’nun nesi meşhur? İnsanın iliklerine
işleyen ayazı dışında nesi var? Düşünme seansları düzenledik, siz de
düzenleyin, aynı sonuca ulaşırsınız: Yok! Şehre bir nebze şahsiyet
kazandırabilecek hiçbir özgün şey yok. Adeta tarihsiz ve kişiliksiz bir kent. Her
hangi bir hesap kitaba dayandırmakta zorlanacağınız bir şehirleşme, her yöne doğru
delice yayılan binalar. Askeri bölgeleri saymazsak (ki hakkeden saymayalım), bir yıl
önce yeşil alan diye anılan bir yere ertesi yıl bir bina konduruluveriyor.Şişe
Cam’ın başlattığı şekliyle, birinci sınıf tarım arazileri, taşınan birkaç
kamyon taş ile tarıma elverişsiz araziye dönüştü. Gelsin fabrikalar. Bağları,
bahçeli evleri de yok artık. Ağlak yapma derdinde değiliz, durum bu; burası bir
sanayi şehri artık. ‘Her yer bok içinde, sadece derinlikleri değişik’ diyen Erich
Mühsam gibi düşündüğümüzden belki, belki, korkudan yada çaresizlikten, burada
yaşıyoruz işte. Bir yanımız da başka başka kentlerde; İstanbul, Sinop, Erzincan,
Tunceli, Muş, Dobruca, Silistire ve dahası. Sanayi kentlerinin ortak yanı bu;
işgücünün önemli bir bölümü göç sonucu kente gelen insanlar tarafından
karşılanıyor. Hayatta kalabilmek için para kazanmaya çalışan insanlar. Bir çeşit
‘zorunlu çalışma kenti’. İlk fırsatta, bulduğu her boşlukta insanın
memleketine, kendi tarihinden izler taşıyan yere gitmesinden daha doğal ne olabilir.
Çorlu kişiliksizliğinin nedeni de bu; kaçış ve tekrar kaçabilene kadar zorunlu
ikamet hali. Bu durumda kişi, kente ne kadar müdahale etme mecali gösterebilir.
Gündelik hayatı ve sorunlarını dertleyen sivil toplum örgütlerinden hiç
bahsetmeyelim; sinek avlıyorlar. Türkiye genelinde de böyle midir bilmiyorum ama
partiler açısından da durum zavallı. Son yerel seçimlerde, adaylar arasında, daha
önce başka bir partiden aday olmamış hiç kimse yoktu. Kentin şekilsizliğinin en
anlamlı göstergesi partiler sanırım. Geçmiş olana ilişkin bir alay malzeme
bulunabilir. Lakin buna gerek yok, zira önümüzde yerel seçimler var. Dolayısıyla
inanılmaz malzeme bizi bekler. Bunların ne mene bir şey olduğunu biraz da onların
vaatlerinden anlayacağız.

Araştırmacı dedikoducu
Belediye seçimleri yaklaştı. Çorlu’da, partiler, siyasiler kıpır kıpır ama
renk vermemeye çalışıyorlar. CHP diğer partilere göre çok güçlü konumda, bu
nedenle de en çok entrikanın sahnelendiği parti görüntüsü hakim. Haliyle bu durum
CHP’ de sıkıntı yaratıyor. Bazı tartışmaları önlemek için ön seçim
yapılmayacağı, bunun yerine adayı genel merkezin belirleyeceği konuşuluyor. Öyle
veya böyle, CHP’nin olası adayları arasından iki isim diğerlerine oranla daha çok
zikrediliyor. Eski belediye başkanlarından Ünal ve geçtiğimiz genel seçimlerde CHP
milletvekili adayı Altan. Bunlarla birlikte ismi pek anılmasa da Pamukbank müdürü
Mecit’in adaylığı da söz konusu. Eski ilçe başkanlarından avukat Haşim’ den de
ani bir atak beklenmekte. Haşim Bey dört yıl boyunca ilçe başkanlığı yaptı. Bu
süre içinde, CHP için büyük paralar harcadı. Bu uğurda arabasını bile sattığı
partidaşları tarafından söylenir. Böyle fedakarlıklar yaptıktan sonra kendi
adaylığını açıklaması ihtimal dahilinde. Tüm bu hengame sırasında, şu anki
belediye başkanı Rauf aniden CHP’li oluvermiş. Bu haber duyulduğunda kimse
inanmamıştı, hala da inanmayanlar çoğunlukta. İlçe yönetimi Rauf’u reddediyor,
Rauf partiliyim diyor. Rauf, geçtiğimiz yerel seçimlerde Şener paşa tarafından
DSP’ li ve belediye başkan adayı yapılmıştı. Şener paşa şimdi genelkurmayda
değil, emekli. Artık Rauf’a pek bir yararı dokunamaz. Peki Çorlu ilçe yönetiminin
onca ayak diremesine rağmen Rauf’u bir gecede, kim, nasıl CHP’li yaptı. İşte o
konu biraz karışık. Söylentiler, anlaşılmaz mırıltılardan ibaret. iğer bir
dedikodu ise, Rauf bey, geçenlerde yapılan çöp ihalesi nedeniyle sağ kolu,
yardımcısı İsmet’ i görevinden almış. Kovmuş diyenler de var. Aynı kişiler
“en iyi yardımcısını kovacak kadar büyük bir iş olmalı” diye de eklemeyi ihmal
etmiyorlar, bilemeyiz. Belki de çamur at, izi kalsın taktiği. İsmet bey’ de bu arada
boş durmadı ve kendisine daha şimdiden bir seçim bürosu açtı. Bayol iş merkezinin
altında. TV’si var, içerisi de sıcak, çay desen beleş. İsmet için, DSP’den
adaymış diyorlar. Hadi hayırlısı... Bunlar, ortalıkta dolaşan dedikodumsular.
Ortalıkta dolaşan ama dedikodu olmayan biri varsa o da Ünal. Çorlu’ da günün her
saatinde en çok görebileceğiniz yüzler arasında Ünal ilk sırayı alır. Kendisi
gibi taraftarları da çok enerjik, çok iddialı konuşuyorlar. “Bu seçimlerde Ünal
aday olacak ve kazanacak” mış. Ünalcılar Altan’ı , tecrübesizlik ve
beceriksizlikle suçluyorlar. Geçmiştei genel seçimler öncesi ilçe başkanlığını
devraldığının hemen sonrasında milletvekili adayı olarak rüzgarı yakalamaya
çalışması da partililer tarafından hanesine eksi olarak yazılmıştı. Her fırsatta
Altan’ın yaptığının doğru olmadığını, bu şekilde davranarak partilerine zarar
verdiğini ifade ediyorlar. Altan ise kimseye aldırmadan aday olduğunu açıkladı.
Bakalım n’olcak. Bir sonraki fanzinde AKP hakkında yapılan dedikodularla birlikte
olacağız.

|