![]() |
![]() |
![]() |
Dost Net Banner Exchange Member |
![]() |
Nükleer Enerji Yerine Geçecek Seçenekler
Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU Hacettepe Üniversitesi Öğr. Üyesi
Enerji sektörü, ekonominin, kalkınmanın ve gelişmiş ülkeler düzeyine
ulaşmanın anahtarıdır. Bu gerçek, tüm kesimlerin hemfikir olduğu bir
olgudur. Bu olgunun önemi, Türkiye'nin sınai sürecine geçişinin en yoğun
olduğu ellili yıllarla birlikte daha da artmış ve iktidara gelen tüm
hükümetler, enerji açığını kapatma çabası içinde olmuşlardır. Enerji, klasik
anlamda fosil, hidrolik ve termik kaynakların kullanımı ile elde edilir.
Ancak enerjinin klasik yollardan sağlanması ile doğada tamiri güç olan
olumsuzluklara yol açılır. Bu nedenle tüm dünyada biyolojik krizleri önlemek
için, temiz enerji kaynaklarından yararlanmak, yetmişli yıllarla birlikte
gündeme oturmuş ve ilk planda Nükleer Enerji Santrallarının (NES) açılması
söz konusu olmuştur. Buna karşın solar (güneş enerjisi, güneş pilleri),
rüzgâr, jeotermal (yeraltı sıcak su kaynakları), deniz dalgası (met-cezir)
ve biyolojik kütleden enerji sağlanması için gereken teknolojik çalışmalar
sürekli ertelenmiştir.
Enerji darboğazından kurtuluşun NES'lerin açılması ile mümkün olacağı görüşü
yaygınlaşarak, 2000 yılı başına; yani içinde bulunduğumuz yıla kadar, 4500
NES'nin kurulması planlanmış idi. Buna karşın bugün dünyada kurulması
planlanan NES'lerin ancak yüzde 9.6'sı gerçekleşmiş, geriye kalan yüzde
90.4'ünden ise bu sektörün öncüleri olanlar vazgeçmiştir. NES'leri
Şu anda Türkiye'de, dünyada yetmişli yıllarda tartışılmaya başlanan, NES
kurma gündeme oturmuştur. Yurdumuzda enerji darboğazından çıkışın NES'e
bağlı olduğunu savunan kesim, gerçeğin aksine, bu teknolojinin geleceğin
teknolojisi olduğu savını kamuoyuna kabul ettirmeye çalışıyor. Bunu da dünya
konjonktüründe nükleer enerjiden kaçışın en yoğun olduğu bir dönemde yapma
yanılgısına düşüyor. En son bilgilere göre tüm dünyada NES'lerden yoğun bir
kaçış yaşanıyor. Bu bağlamda Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda,
İngiltere, İrlanda, İskoçya, İsviçre, İspanya, Lüksemburg, Portekiz ve
Yunanistan gibi Avrupa Birliği ülkeleri ile Yeni Zelanda ve Küba NES
kurmaktan; Brezilya, Çin, Endonezya, Filipinler, Tayland ve Vietnam ise
siparişlerinden; ABD 116, Japonya 20, Kanada 10, Güney Kore 8, Rusya çok
sayıda; Brezilya 2 ve Macaristan 1 adet, planladıkları halde NES
Yukarıda belirtilen ülkelerin planladıkları NES'lerden vazgeçme nedenlerinin
kesinlikle açıklanması lazımdır. Almanya, İsveç, Kanada ve Fransa gibi ileri
ve nükleer teknolojinin en gelişmişini uygulayan ülkelerin nükleer enerji
programlarını neden askıya aldıklarının kamuoyunun bilgisine sunulması
lazımdır. Hiç kimsenin, bu ülkelerin yakın dönem enerji taleplerini
karşılayan kurulu güçlerinin yeterli olduğundan ötürü, yani NES kurulmasına
gerek olmadığı görüşünü savunmaya hakkı yoktur ve buna bağlı olarak bu
ülkelerin nükleer enerji santralları programından, şimdilik vazgeçtiklerini
ileri sürmek inandırıcı olmaktan uzaktır. Halen işler vaziyette olan
NES'lerin çoğunda son derece güvenli olan teknoloji olmasına karşın neden
doğa ve insanoğlunun soyunu tehdit eden kazalar önlenemiyor? Kim aynı
kazaların Türkiye'de kurulması gündemde olan Akkuyu'da olmayacağını garanti
edebilir? Bir kaza olduğunda oluşacak olumsuzlukların sorumluluğunu kim
üstlenebilir?
NES'lerin olumsuz sonuçları, daha önce yapımı planlananların yüzde
90.4'ünden vazgeçilmesine neden olurken, neden Akkuyu üzerinde bu denli
diretiliyor?
Doğal bunalıma yol açan maliyetler hesaplanmadan, bir projenin
uygulanabilirliğini, maliyetinin çok düşük olacağına bağlamak hem ekolojik,
hem de ekonomik temel kuramlara ters düşer. Bu yatırımlar başlangıç yatırımı
ile sınırlı olmamalı, toplumsal maliyetler, doğal kriz maliyetleri ve
sökülme nedeniyle karşılaşılacak izale maliyetleri de hesaba katılmalıdır.
Örneğin ABD'de 1972 yılında yatırım maliyeti 230 milyon dolar olan Maine
Yankee Nükleer Enerji Santralı'nın sökülme maliyeti, 500 milyondan 2 milyar
dolara kadar hesap edilmektedir. Bu durumda nükleer santralın yapımı için
öngörülen maliyet hesapları gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü bu maliyete
söküm, doğada yol açılacak olumsuzluklar ve toplumsal maliyeti de dahil
edilmelidir. Bu nedenle Akkuyu'da planlanan nükleer güç santralının kuruluş,
doğada yol açacağı olumsuzluklar, toplumsal bunalım, sağlık sorunları ve
söküm maliyeti, böyle bir yatırımın pek de rantabl olmayacağını bize
gösterir.
NES'lerin olumsuz etkilerinin nasıl ortadan kaldırılacağı tartışmalarının
yoğun bir biçimde yapıldığı yaklaşık 10 yıldan bu yana, hemen hemen hiçbir
ülkede yeni bir NES'in açılmadığı, yapılanların devreye sokulmadığı gelişmiş
ülkelerden öğrenecek ve kamuoyunu bilgilendirecek bir yapılanmanın olmayışı
önemli bir eksikliktir.
Bu bağlamda Çevre Bakanlığı'na büyük sorumluluk ve görevler düşer. Almanya
NES'leri kapama kararını niçin aldı? Çıkardığı rüzgârdan elektrik üretimi
yasası ile 8 binin üzerinde rüzgâr türbini kurulmasına neden olanak sağladı?
Fransa neden bu sektörü terk etmeye başladı? Amerika'da NES'ler neden
kapatılıyor? Neden Amerika'da Clinton 'ın imzasıyla bir milyon evin güneş
pilleri ile donatılması zorunlu hale getirildi? Tüm bu sorular, bizleri
seçenek enerji kaynakları arayıp elde etmek için yeni teknolojileri
yurdumuza getirmeye zorlamıyor; ancak artık eskiyen ve terk edilen nükleer
enerji teknolojileri bizlere vazgeçilmez diye dayatılıyor. Varsayalım ki
yurdumuzda nükleer teknoloji uygulamasına geçilmeye karar verildi. Bu
enerjiden yararlanabilme süresi en erken 10 yıldan önce olamayacaktır. Bu
süreçte de yeni teknolojiler geliştirilecek ve bu sefer bu teknolojilere
geçiş zorlamaları yapılacaktır. Daha üretime geçirilmeden eskiyecek bir
sistemin yurdumuza getirilmesini anlamak olanaklı değildir. Kaldı ki Türkiye'de uranyum rezervlerinin yurtiçi gereksinime yeterlik süresi en fazla 12 yıl olarak hesaplanmıştır. Bundan sonra Türkiye dış uranyuma bağımlı duruma gelecek, bu da hiç hesapta olmayan maliyeti birkaç misli arttıracaktır. Oysa hammaddesi için sıfır maliyeti olan rüzgâr enerjisinin üretim maliyetinde gelişen teknoloji ile yüzde 75 oranındaki düşüş, bu yönde çalışmaların zaman geçirilmeden yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Avrupa ülkeleri ve Amerika örneği önümüzde dururken, maliyetinde yüzde 90'lara varan düşüşlerin kaydedildiği solar (güneş) enerjiden yararlanmak için neden planlı ve programlı yatırımlara hemen geçilmiyor? Ya da varsa bu durumla ilgili kamuoyu neden bilgilendirilmiyor? Nükleer enerji santralları, fosil enerji santralları gibi gaz emisyonlarına yol açmamaktadır. Ancak daha önemli ve kendilerine özgü çevresel ve yaşamı tehdit eden sorunlara neden olmaktadır. İnsani ve mekanik arızaların her zaman olabileceği gerçeği, bizleri karar aşamasında düşündürmelidir. Binlerce insanın ölümü, ekosistemlerin radyoaktif kirlenmesi ve maddi zararlar ölçülmeyecek kadar büyük olabilir. Güvenlik sorunu ile birlikte, kullanılan yakıt çubukları ve başka radyoaktif atıkların yok edilme güçlüğü ya da imhasının hiçbir teknoloji ile mümkün olmadığı bilinmektedir.
|