[Turkiye'de Nukleer Enerji]_____
Dost Net Banner Exchange
Dost Net Banner Exchange Member


 

  Diger Sayfalar
 TNET ana sayfasi
 Haberler
 Bilgiler
 Makaleler
 Tartismalar
 Baglar
 Etkinlikler
 Degisiklikler
 Eposta Arama
 English NEWS
 

 Aylik Haber Arsivi
 Nisan- 2000
 Ocak- 2000
 Ekim- 1999
 Eylul 1999
 Agustos 1999
 Temmuz 1999
 Haziran 1999
 Mayis 1999
 Nisan 1999
 Mart 1999
 Subat 1999
 Ocak 1999
 Aralik 1999
 Kasim 1999
 Ekim 1998
 Eylul 1998
 Agustos 1998
 Temmuz 1998
 Haziran 1998
 Mayis 1998
 Nisan 1998
 Mart 1998
 Subat 1998
 1996 - 1997

  

Nükleer Enerji Yerine Geçecek Seçenekler

Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU Hacettepe Üniversitesi Öğr. Üyesi

Enerji sektörü, ekonominin, kalkınmanın ve gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmanın anahtarıdır. Bu gerçek, tüm kesimlerin hemfikir olduğu bir olgudur. Bu olgunun önemi, Türkiye'nin sınai sürecine geçişinin en yoğun olduğu ellili yıllarla birlikte daha da artmış ve iktidara gelen tüm hükümetler, enerji açığını kapatma çabası içinde olmuşlardır. Enerji, klasik anlamda fosil, hidrolik ve termik kaynakların kullanımı ile elde edilir. Ancak enerjinin klasik yollardan sağlanması ile doğada tamiri güç olan olumsuzluklara yol açılır. Bu nedenle tüm dünyada biyolojik krizleri önlemek için, temiz enerji kaynaklarından yararlanmak, yetmişli yıllarla birlikte gündeme oturmuş ve ilk planda Nükleer Enerji Santrallarının (NES) açılması söz konusu olmuştur. Buna karşın solar (güneş enerjisi, güneş pilleri), rüzgâr, jeotermal (yeraltı sıcak su kaynakları), deniz dalgası (met-cezir) ve biyolojik kütleden enerji sağlanması için gereken teknolojik çalışmalar sürekli ertelenmiştir.

Enerji darboğazından kurtuluşun NES'lerin açılması ile mümkün olacağı görüşü yaygınlaşarak, 2000 yılı başına; yani içinde bulunduğumuz yıla kadar, 4500 NES'nin kurulması planlanmış idi. Buna karşın bugün dünyada kurulması planlanan NES'lerin ancak yüzde 9.6'sı gerçekleşmiş, geriye kalan yüzde 90.4'ünden ise bu sektörün öncüleri olanlar vazgeçmiştir. NES'leri
savunanlar, havanın kirlenmeyeceğini, suların temiz kalacağını, arazi kullanımının az olacağını ileri sürmelerine ve bugün de bu gerçekler geçerli olmasına rağmen, neden NES'lerin sadece yüzde 9.6'sının kurulduğuna yanıt vermek durumundadır.

Şu anda Türkiye'de, dünyada yetmişli yıllarda tartışılmaya başlanan, NES kurma gündeme oturmuştur. Yurdumuzda enerji darboğazından çıkışın NES'e bağlı olduğunu savunan kesim, gerçeğin aksine, bu teknolojinin geleceğin teknolojisi olduğu savını kamuoyuna kabul ettirmeye çalışıyor. Bunu da dünya konjonktüründe nükleer enerjiden kaçışın en yoğun olduğu bir dönemde yapma yanılgısına düşüyor. En son bilgilere göre tüm dünyada NES'lerden yoğun bir kaçış yaşanıyor. Bu bağlamda Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İskoçya, İsviçre, İspanya, Lüksemburg, Portekiz ve Yunanistan gibi Avrupa Birliği ülkeleri ile Yeni Zelanda ve Küba NES kurmaktan; Brezilya, Çin, Endonezya, Filipinler, Tayland ve Vietnam ise siparişlerinden; ABD 116, Japonya 20, Kanada 10, Güney Kore 8, Rusya çok sayıda; Brezilya 2 ve Macaristan 1 adet, planladıkları halde NES
siparişinden vazgeçmişlerdir. Almanya, Fransa, İsveç ve ABD, 2010 yılına kadar tüm NES'lerini kapatma kararı almıştır. İtalya ise NES'lerini daha 1987 yılında kapatmıştır. Avusturya, Brezilya ve Filipinler, NES'lerini yapımları bittiği halde işletmeye açmamışlardır. Büyük çoğunluğu kamuoyuna yansımayan nükleer kazalar ve yenilerinin olmasını önlenme şansının zayıf oluşu, birçok ülkenin NES'ten kaçmasını zorunlu kılmıştır. Kamuoyuna yansıyan, ölümcül ve doğada giderilmesi olanak dışı olan olumsuzluklara yol açan en önemli nükleer santral kazaları Amerika'da Three Mile Island, Santa Susanna, Idaho Falls, Lagona Beach; Kanada'da Chalk River; Rusya'da Leningrad Byelorask ve Armyanskaya; Ukrayna'da Çernobil; İngiltere'de Windscale; Fransa'da Saint Laurent; İspanya'da Vandellos; Hindistan'da Norara; Japonya'da Monju, Fugen ve Tokalmura ve Güney Kore'de Wolsung nükleer kazalarının çevresel zarar boyutları çok büyük olmuştur. Nükleer Denetleme Komisyonu Raporu, ABD'de doğal felaketlere neden olan 169, Japonya'da 20, Rusya'da 205 ve İngiltere'de 17 nükleer kazanın olduğunu belirtmektedir. Çernobil nükleer kazası sonucunda 6 bin kişinin öldüğü ve bu sayının yakın bir gelecekte 40 bine ulaşacağı, Ukrayna yetkilileri tarafından belirtilmektedir.

Yukarıda belirtilen ülkelerin planladıkları NES'lerden vazgeçme nedenlerinin kesinlikle açıklanması lazımdır. Almanya, İsveç, Kanada ve Fransa gibi ileri ve nükleer teknolojinin en gelişmişini uygulayan ülkelerin nükleer enerji programlarını neden askıya aldıklarının kamuoyunun bilgisine sunulması lazımdır. Hiç kimsenin, bu ülkelerin yakın dönem enerji taleplerini karşılayan kurulu güçlerinin yeterli olduğundan ötürü, yani NES kurulmasına gerek olmadığı görüşünü savunmaya hakkı yoktur ve buna bağlı olarak bu ülkelerin nükleer enerji santralları programından, şimdilik vazgeçtiklerini ileri sürmek inandırıcı olmaktan uzaktır. Halen işler vaziyette olan NES'lerin çoğunda son derece güvenli olan teknoloji olmasına karşın neden doğa ve insanoğlunun soyunu tehdit eden kazalar önlenemiyor? Kim aynı kazaların Türkiye'de kurulması gündemde olan Akkuyu'da olmayacağını garanti edebilir? Bir kaza olduğunda oluşacak olumsuzlukların sorumluluğunu kim üstlenebilir?

NES'lerin olumsuz sonuçları, daha önce yapımı planlananların yüzde 90.4'ünden vazgeçilmesine neden olurken, neden Akkuyu üzerinde bu denli diretiliyor?

Doğal bunalıma yol açan maliyetler hesaplanmadan, bir projenin uygulanabilirliğini, maliyetinin çok düşük olacağına bağlamak hem ekolojik, hem de ekonomik temel kuramlara ters düşer. Bu yatırımlar başlangıç yatırımı ile sınırlı olmamalı, toplumsal maliyetler, doğal kriz maliyetleri ve sökülme nedeniyle karşılaşılacak izale maliyetleri de hesaba katılmalıdır. Örneğin ABD'de 1972 yılında yatırım maliyeti 230 milyon dolar olan Maine Yankee Nükleer Enerji Santralı'nın sökülme maliyeti, 500 milyondan 2 milyar dolara kadar hesap edilmektedir. Bu durumda nükleer santralın yapımı için öngörülen maliyet hesapları gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü bu maliyete söküm, doğada yol açılacak olumsuzluklar ve toplumsal maliyeti de dahil edilmelidir. Bu nedenle Akkuyu'da planlanan nükleer güç santralının kuruluş, doğada yol açacağı olumsuzluklar, toplumsal bunalım, sağlık sorunları ve söküm maliyeti, böyle bir yatırımın pek de rantabl olmayacağını bize gösterir.

NES'lerin olumsuz etkilerinin nasıl ortadan kaldırılacağı tartışmalarının yoğun bir biçimde yapıldığı yaklaşık 10 yıldan bu yana, hemen hemen hiçbir ülkede yeni bir NES'in açılmadığı, yapılanların devreye sokulmadığı gelişmiş ülkelerden öğrenecek ve kamuoyunu bilgilendirecek bir yapılanmanın olmayışı önemli bir eksikliktir.

Bu bağlamda Çevre Bakanlığı'na büyük sorumluluk ve görevler düşer. Almanya NES'leri kapama kararını niçin aldı? Çıkardığı rüzgârdan elektrik üretimi yasası ile 8 binin üzerinde rüzgâr türbini kurulmasına neden olanak sağladı? Fransa neden bu sektörü terk etmeye başladı? Amerika'da NES'ler neden kapatılıyor? Neden Amerika'da Clinton 'ın imzasıyla bir milyon evin güneş pilleri ile donatılması zorunlu hale getirildi? Tüm bu sorular, bizleri seçenek enerji kaynakları arayıp elde etmek için yeni teknolojileri yurdumuza getirmeye zorlamıyor; ancak artık eskiyen ve terk edilen nükleer enerji teknolojileri bizlere vazgeçilmez diye dayatılıyor. Varsayalım ki yurdumuzda nükleer teknoloji uygulamasına geçilmeye karar verildi. Bu enerjiden yararlanabilme süresi en erken 10 yıldan önce olamayacaktır. Bu süreçte de yeni teknolojiler geliştirilecek ve bu sefer bu teknolojilere geçiş zorlamaları yapılacaktır. Daha üretime geçirilmeden eskiyecek bir sistemin yurdumuza getirilmesini anlamak olanaklı değildir.

Kaldı ki Türkiye'de uranyum rezervlerinin yurtiçi gereksinime yeterlik süresi en fazla 12 yıl olarak hesaplanmıştır. Bundan sonra Türkiye dış uranyuma bağımlı duruma gelecek, bu da hiç hesapta olmayan maliyeti birkaç misli arttıracaktır. Oysa hammaddesi için sıfır maliyeti olan rüzgâr enerjisinin üretim maliyetinde gelişen teknoloji ile yüzde 75 oranındaki düşüş, bu yönde çalışmaların zaman geçirilmeden yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Avrupa ülkeleri ve Amerika örneği önümüzde dururken, maliyetinde yüzde 90'lara varan düşüşlerin kaydedildiği solar (güneş) enerjiden yararlanmak için neden planlı ve programlı yatırımlara hemen geçilmiyor? Ya da varsa bu durumla ilgili kamuoyu neden bilgilendirilmiyor?

Nükleer enerji santralları, fosil enerji santralları gibi gaz emisyonlarına yol açmamaktadır. Ancak daha önemli ve kendilerine özgü çevresel ve yaşamı tehdit eden sorunlara neden olmaktadır. İnsani ve mekanik arızaların her zaman olabileceği gerçeği, bizleri karar aşamasında düşündürmelidir. Binlerce insanın ölümü, ekosistemlerin radyoaktif kirlenmesi ve maddi zararlar ölçülmeyecek kadar büyük olabilir. Güvenlik sorunu ile birlikte, kullanılan yakıt çubukları ve başka radyoaktif atıkların yok edilme güçlüğü ya da imhasının hiçbir teknoloji ile mümkün olmadığı bilinmektedir.



Turkiye'de Nukleer Enerji Tartismalari sayfasina donus


Ilker Ficicilar
ilkerf@geocities.com

---

1