- Sayın C.C., çekimleriniz yakında tamamlanıyor. Bu belgeseli çekmekteki amacınız neydi?
- Bugün insanlar dünyayı ve gerçekleri kendi istedikleri biçimde görmek istiyorlar. Ancak günümüzde dünyanın hızlı değişimi nedeniyle bu gittikçe zorlaşıyor. Görülmek istenen ve istenmeyen gerçeklerin düzenlenmesi ve gerçeklerin olması istendiği gibi şekillendirilmesi için gerçek profesyonellere ihtiyaç var. "Bana lehime hile yap ama ben farketmeyim". Evet, yapımcıların işleri gerçekten zor. Gerçeğin yeniden düzenlenmesi sadece yaşadığımız zaman dilimini kapsamıyor, insanlar geçmişlerini de yeniden belirlemek ve geleceklerini de istedikleri biçimde hayal edilererek kendilerine sunulması konusunda son derece ısrarlı. Tutucu düşünceler gerçeğin titiz bir şekilde, inandırıcılığından kaybetmeden esnetilmesinden yana. Ancak yeni nesil buna pek önem vermiyor. Çünkü yeni felsefe gerçeğin mutlak olmadığı ve tamamıyla bakanın konum ve değerlendirmesine bağlı olduğunu kabul ediyor. "Kendi başına gerçek yoktur, sadece algılama ve yorum vardır". Bu durumda nasıl algılayın ve yorumlayın gerçek gerçekliğinden bir şey kaybetmiyor. Biz ise bu konuya daha ince bir yaklaşım getirdik.
- Evet. Bu konu gerçekten çok önemli. Geleneksel yöntemler artık iş görmüyor. Günümüzde çözülemez hale gelen bir çok sorun insanların beyinlerini meşgul ediyor. Mutlaka yeni bir yaklaşıma gereksinim var.
- Bu yeni yaklaşımı, yap-boz yöntemi şeklinde özetleyebiliriz. Bir çok çözümü olan bir bilmece bu. Biz gerçeği izleyiciye aşırı tamamlanmış bir bilmece şeklinde sunuyoruz. İzleyici ise kendi bakışına ve hoşuna gittiği gibi fazla parçaları söküyor. İsteğin kadar parçayı sök. Çok zevkli bir şey bu. Kalan parçaların yansıttığı gerçek izleyicinin istediği oluyor.
- Yani istenmeyen gerçek sökülen parçalarda mı kalıyor?
-Tam olarak değil. Onlar gereksiz yada fazla parçalar. Aslında izleyici gerçeğin peşinde. Ve fazla parçalar atıldıkça gerçek ortaya cıkıyor. İzleyici aktif olarak gerçeğin ortaya çıkmasına katılıyor. Gerçek onun ellerinde, biz ona gerçeği ustaca yönlendirebileceği bir ortam sunuyoruz. Gerçek, her yönüyle yap-boz'un içinde, hiç bir şey saklı değil. Heyecan verici bir oyun bu. Burada kimse hile yapmıyor. Ayrıca aynı yap-bozdan farklı gerçek elde eden kişilerin anlaşmaları çok kolay: Sadece bazı parçaları tekrar yerine takmaları yeterli. Aslında bütün çözümleri zaman üretiyor. Bizim tek yaptığımız şey gerçeğin zamanla ilişkisini, dinamik yapısını ortaya çıkarmak oldu. Yap-boz yöntemiyle bugünü geleceğe bağlayan bir köprü oluştu.
- Evet, gerçeği keşfetmek zamanda yolculuk yapmak gibi bir şey. Belgeselinizin, geleceği bu güne yansıtan bir ayna olduğu söyleniyor.
- Bu yapımda biz, bugünü zamanın akışından alarak onu bir perspektif içine soktuk. Böylece "bugün" geleceğin bir parçası olacak. Belgeseli izleyenler,onu kendi geleceklerinin içinde yaşayacaklar. Bunu bir örnek ile açıklayım: Bizler, ne kadar hızlı düşünürsek düşünelim kendimizden daha hızlı düşünemiyoruz, olabilseydik biraz sonra ne düşüneceğimizi tahmin edebilirdik. Basit bir düşünceyle bu imkansız gözüküyor ama öyle değil.
-Yani ben biraz sonra aklıma gelecek bir şeyi şimdiden bilebilirmiyim? O zaman aynı şeyi iki defa düşünmüş olmayacak mıyım?
- Evet, bilebilirsiniz. Ancak bitmeyen bir düşünce çevrimine girmemek için belleğinizi buna hazırlamanız gerekiyor. İlk aşama olarak şimdi düşündüğünüz bir şeyi biraz sonra hatırlayacağınızı düşünün. Böylece iki yönlü bir düşünce zinciri kuruyorsunuz. Hatta daha önce düşünmeyi unuttuğunuz bir hususu hatırlayıp onu zamanında düşünmeyi akıl edebiliyorsunuz.
- Evet, çok ilginç, Usta bir satranç oyuncusunun ilerki hamleleri düşünmesi gibi.
- Ancak insanın düşünce yapısı bir satranç oyununun kuralları kadar basit değil. Bunu yapabildiğimiz zaman insan bilincinin bir üst aşamasına geçeceğiz. Belgeselin temel kurgusu buna dayanıyor. İzleyiciyi kendisinin gelecekteki düşünceleri ile ilişkilendiriliyor. Biz deneyimsiz bir izleyiciye bile bunu gerçekleştirebileceği özel bir ortam sağlıyoruz. Böylece yap-boz'un bir çok aşamasını aynı anda gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Ben yap-bozun öğelerini zamandan bağımsız olarak izleyiciye sunuyorum. Aslında bir çok parça zaten onun beyninde. O kurguyu kendi belleğinde ve kendi zaman diliminde bütünleştiriyor. Yani bize göre gelecekte.
- Yani belgeselin kurgusu bir sonraki sahnede göreceği şeyleri şimdiden mi düşünme olanağı veriyor? Eğer bir filmde daha sonra ne olacağını tahmin ederseniz bu biraz sıkıcı olmazmı?
- Hayır, bunu şöyle açıklayabilirim: Siz şimdi bu röportajı bir internet sayfasında yayınlayacaksınız değil mi? Ve isterseniz bu sayfayı bir kişinin daha önce ziyaret edip etmediğini bilebilirsiniz. Ve ben diyorum ki bu yazıyı ikinci defa okuyan kişiye: "Hey sen, senin bu sayfayı tekrar okuduğunu biliyorum.". Gördünüz mü, artık okuyucu artık bunu biliyor, yani bu yazıyı ikinci defa okurken ona söyleyeceklerimi. O da diyecek ki "Hey, ben bunu daha önce okumuştum". Alsında ilk defa okuyor. Bilinen her şey geçmişde değil artık. Düşünerek geçmiş ve gelecek arasında çok yönlü köprü kurulmuş oldu.
- Evet anlıyorum şimdi, sanıyorum en ilginç olacak olan da bir izleyicinin bu belgeseli hiç seyretmeden önce daha önce seyretmiş olduğunu düşünebilmesi.
- Doğru, bunu keşfettiniz. Çünkü bu belgeseli ancak o çevirmiş olabilir.Yap-bozun bütün parçaları artık onun belleğinde. Yoksa ancak biz ona bir hayal sunmuş olabilirdik. Ama bu bir hayal değil, tamamıyla izleyicinin yaşayacağı gerçek.
- Ben bu belgeseli izleyenin onu mutlaka bir daha görmek isteyeceğini sanıyorum.
- Evet olabilir bu. İzlediğiniz sürece belleğinizin kilidi açılıyor. Anılarınızı yeniden düzenleyebiliyorsunuz. Yap-Boz, yap-boz, işte bu!
- O halde izledikçe gerçeğin yani yap-bozun diğer çözümleri de ortaya çıkıyor. İnsanlar böylece gerçeğin ilk başta görmek istemedikleri yönlerinin de ilginç olabileceğini düşünecekler, ve kendi gerçeklerini görmek için belki aracılara gerek duymayacaklar.
- Belgeselin amacını siz kendiniz buldunuz. Tebrik ederim.
- Ben sizi bu başarılı çalışmanızdan dolayı tebrik ederim, sayın C.C. Bana bu imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.