HAK-PAR Gen.Bsk.Yrd. Ibrahim Güçlü: KADEK Tüm Kürtler Adina Yetki Kullanamaz!
Dema Nû gazetesinin 15 Haziran 2002 tarihli sayisinda yer alan
Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ibrahim
Güçlü'nün, "KADEK Tüm Kürtler Adina Yetki Kullanamaz"
baslikli yazisindan bazi bölümler:
"KADEK Genel Baskanlik Konseyi üyesi Osman Öcalan'in 30
Nisan 2002 tarihli Özgür Politika Gazetesi'nde yayinlanan, daha
sonra da Türkiye basinina belirli yönleriyle yansiyan açiklamasi,
Kürtler için bir tehlike olusturdugundan ve Kürtler adina
yetki sinirlarini astigindan, bu görüslere karsi düsüncelerimi
kamuoyu ile paylasmayi gerekli gördüm.
Çogulcu demokrasilerde halk, kendi iradesi ve hür seçimler
sonucunda oy verdigi siyasal partiler ve kisilerle kendisini
temsil ettirir. Demokrasilerde hiçbir siyasi parti, ya da kisi
kendisini halkla özdeslestirmez. Bunun tersi bir yaklasim,
ortada olan temsil oranlari karsisinda bir ahmaklik degilse,
fasizan bir zihniyetin yansimasidir.
Otoriter/totaliter, fasist devletler, partiler, örgütler,
kurumlar, kisiler ve düsünceler kendilerini halkla özdes ve
elbette esas olarak da üstünde görürler. Onlara göre halk, güdülmesi
gereken bir ahmaklar toplulugudur. Bu nedenle de, halkin tek bir
elden ve alanda temsil edilmesini bile degil, güdülmesini öngörürler.
Bu sinirlarin disina çikan görüsleri, egilimleri, kurumlari da
gayri mesru ilan ederler. Onunla da kalmazlar, ayri ve farkli görüslere
karsi kaba kuvveti reva görürler. PKK da yillardir, bu
anlayisin temsilciligini yapmakta.
PKK, yapi olarak kendisini bile degil, lideri (sefi) A. Öcalan'i
ve düsüncesini Kürt halkiyla, tüm Kürtlerle özdes görmektedir.
Kürt halkini güdülecek bir sürü olarak degerlendirmektedir.
Kürtlerin farkli temsilini saglayan demokratik görüs ve örgütleri
yok saymakta, görmezlikten gelmektedir. Onlara karsi anti-demokratik
ve gizli-açik siddet yöntemlerini uygulamaktadir.
PKK, ismini ve stratejisini degistirirken, esas olarak bu hayati
konuda degismesi beklenmekteydi. Çünkü bu alandaki degisiklik,
tüm diger degisiklikler için anahtar bir role sahipti. Ne yazik
ki, PKK, KADEK ismini aldiktan sonra da, KADEK yöneticilerinin görüs
ve yorumlari, PKK'nin halen kendisini Kürt halkiyla, hem de bütün
Ortadogu'daki Kürtlerle ve onun iradesiyle özdes gördügünü
açiga vurmaktadir. Mevcut ve çok özel kosullarda kazandigi güç
statüsünü, Kürtlerin aleyhine sürekli istismar etmektedir.
Ayni zamanda Kürtleri de kullanma araci ve vasitasi haline
getirmektedir.
PKK'nin, Avrupa Birligi (AB) tarafindan terörist örgütler
listesine alinmasindan sonra, Osman Öcalan'in KADEK adina
yaptigi açiklamalar bunun en somut göstergesi niteligindedir.
Osman Öcalan, PKK'yi ya da KADEK'i Kürt halkiyla özdes gördügünden,
PKK'nin AB tarafindan terör örgütleri listesine alinmasini,
"Kürt halkina karsi bir savas" olarak
degerlendirmekte; daha da ileri giderek PKK'nin terörist ilan
edilmesiyle, "Kürt halki terörist ilan edilmek isteniyor"
tespitini yapmaktadir.
PKK, uzun zamandir, "degisim", "dönüsüm",
"yeniden yapilanma" ve "demokratiklesme"den
bahsediyor. Buna göre, isim ve diger konularda degisiklikler
yapacagini propaganda ediyordu. Sonuçta da 8. Kongresi'nde,
KADEK ismiyle bundan böyle çalismalar yapacagini açikladi. Ama
ne yazik ki, bu degisimin köklü demokratik bir degisim
olmadigi, Osman Öcalan'in açiklamasinda açiga çikti. Osman Öcalan
diyor ki: "Hiç kimse unutmasin biz Apocuyuz. Biz PKK olarak
bir tarihsel süreç yasadik ve simdi de KADEK'iz. Degismeyen bir
yönümüz var, PKK döneminde de Apocuyduk, simdi de Apocuyuz.."
Görünen o ki, PKK'nin isim degisikligi taktik bir degisiklikten
öteye bir sey degil.
PKK, kendisini Kürt halki ile özdeslestirerek,
demokratiklesmeyi ve çogulculugu benimsemeyerek Kürt
muhalefetine ve sorununa geçmiste verdigi zararlarin aynisini
vermeye devam edecek.
Degistigini ilan eden KADEK'in, PKK'nin terörist ilan
edilmesini, devletlerin geleneksel ya da beylik tanimiyla savas
nedeni saymasini anlamak oldukça zordur. Oysa KADEK, PKK'dan
kopusarak yenilenmek istiyorsa, yeni gelisimini, degisimini, düsünsel,
pratiksel ve yöntemsel olarak göstermesi gerekir.
KADEK sözcüsü O.Öcalan'in, "Biz geçmiste de Apocuyduk,
simdi de Apocuyuz" sözleri, geçmisteki PKK, günümüzde
de farkli bir isimle yasiyor anlamina gelir. Bu da, Türkiye'nin
"KADEK de AB terör listesine alinmalidir" görüslerine
hak kazandirmakta, o tezin güçlenmesine hizmet etmektedir.
A.Öcalan'in durusmalari sirasinda, PKK eylemlerine bakis açisi,
degerlendirmeleri ve sorumlulugu kendisinden uzak tutma
yaklasiminin; en önemlisi de silahli mücadelenin geçersizligini
ve gayri mesrulugunu ilan etmesinin, PKK'nin teröristligini
dolayli da olsa kabulü oldugu, güç odaklarinin gözünden de
kaçmayan bir olaydi.
KADEK'in İsveç Disisleri Bakani'ni protesto çagrisi haksizdir
ve yerinde degildir. Ayni zamanda HADEP'in bagimsizligini test
edecek bir olaydir. İsveç devletinin yillardir sürdürdügü
yaklasimi, "PKK ile Kürt halkinin özdes görülemeyecegi,
Kürtlerin hak ve özgürlüklerine PKK'dan farkli bakmak
gerektigi, PKK disinda da Kürtlerin temsilcilerinin oldugu"
seklindedir. Bu yaklasim, PKK'yi hep rahatsiz etmistir.
İsveç devleti PKK'ya karsi hep ihtiyatli, dikkatli davranmistir.
Çünkü PKK, İsveç'te kendisine muhalefet eden iki önemli yöneticisini;
Çetin Güngör ve Enver Ata'yi profesyonelce katletmistir.
PKK'nin bu olaylari, İsveç devletinin Kürtlere yaklasiminda
farkliliklar yarattigi gibi, PKK'nin Olof Palme'yi öldürebilecegi
kanaatine de yol açmistir..."