Deprem Işıkları Olgusunun Eksileri
Sefer Murat AKSOY
Bağımsız UFO Araştırmacısı
Deprem ışıkları, 1.Türden UFO Yakın Karşılaşmalarının ancak % 40 ila % 80'ini açıklayabilir; yoksa UFO raporlarının tümünü asla açıklayamaz (ayrıca % 80'lik yüzdenin içinde IFO raporları da olabileceğinden dolayı, bazı yöntembilimsel sorunları bünyesinde taşımaktadır ne yazık ki).
Sismik aktivite olmayan yerlerdeki ya da zamanlardaki UFO gözlemlerini açıklayamaz.
Her sismik aktivitede neden deprem ışıkları görülemediğini tatminkar bir şekilde açıklayamaz (elbette bunu söylerken, deprem ışıklarının görülebilmesi için mutlak surette bir gözlemciye ihtiyaç olduğu inkar edilemez; ama ancak belirli bir enerji düzeyine ulaşınca bu tür ışıkların görülebildiği de kabul edilmelidir).
Hem Persinger hem de Devereux, gerekli gereksiz her UFOlojik fenomeni açıklamaya çalışır.
Tektonik Gerilim Teorisi ve Dünya Işıkları Teorisi, bilinmeyen bir olayı illa da bilinen bir olayla açıklamakta ısrar eder; bu olumsuz bir puandır.
Tektonik Gerilim Teorisi, UFO sorununu, UFO raporlarının "gerçek içeriğini" göz önüne almadan çözmeye çalışır.
Tektonik Gerilim Teorisi, bilimsel açıdan çok az bir destekleyici dataya sahiptir.
Michael Persinger'in Tektonik Gerilim Teorisi ile Paul Devereux'un Dünya Işıkları Teorisi arasında önemli farklılıklar vardır. Örneğin, Michael Persinger psiko-kineziyi, gökten düşen objeleri ve olağanüstü (paranormal) güçleri Tektonik Gerilim Teorisi ile açıklamaya çalışırken; Paul Devereux ise uzaylıları ve kaçırılma olaylarını açıklamaya gayret gösterir. Buna karşın Persinger deprem ışıklarının uzaylılar ve kaçırılma olaylarını açıklayamayacağını düşünürken, Devereux ise Tektonik Gerilim Teorisinin paranormal güçleri ve gökten düşen nesneleri açıklayamayacağını söyler.
Dünya Işıkları Teorisi, her ne kadar deprem ışıkları görmenin insan beyninde egzotik halüsinasyonlara ve hayal görmelere yol açabileceğini iddia etse de, UFO gören her insanın, neden her defasında uzaylı görmediğini açıklayamaz ya da herhangi bir UFO görülmeden tanık olunan uzaylı gözlemlerini açıklayamaz (ya da bunu hangi mekanizmanın ne ölçüde belirlediğini açıklayamaz).
Paul Devereux, Michael Persinger'i eleştirmiş ve şöyle demiştir: "A.B.D. gibi çok büyük bir ülkedeki hemen hemen tüm UFO raporlarını açıklamaya çalışmak ve buna, bir de altından hiç kalkılamayacak genişlikteki bir alanda tüm jeolojik hareketleri, depremleri ve sismik aktiviteleri incelemeye çalışmak neredeyse olanaksızdır."
Tektonik Gerilim Teorisini öne süren Michael Persinger'in, daha sonra belli ölçüler içinde Dünyadışı Zeka Teorisi'ne (Extraterrestrial Intelligence Hypothesis) inanmaya başlaması deprem ışıkları olgusuna vurulan en büyük darbelerden biridir (işte bu yüzden, kimileri Paul Devereux'un abartılı iddiaları için "kraldan daha kralcı oldu" demiştir, çünkü, Persinger'in tam aksine, Paul Devereux uzaylıları bile açıklamaya çalışıyordu).
Ayrıca, eğer deprem ışıkları halüsinasyonlara yol açıyorsa, neden tüm insanların hep benzeri uzaylı tariflerini yaptıklarını ya da neden hep aynı kaçırılma senaryolarından bahsettiklerini açıklayamaz; aksine, halüsinasyonlar ve hayaller sonsuz sayıda çeşitlilik içermelidir.
UFO raporlarındaki "evrensel benzerlikleri" ya da ortak noktaları açıklayamaz.
UFOlarda bazen varolduğu iddia edilen "zeki davranışları" açıklayamaz; çünkü eğer deprem ışıkları eğer doğal bir fenomense, o zaman, gösterdiği davranışların rastlantısal olması gerekmektedir.
Michael Persinger'e göre, tektonik basınç hiçbir zaman "sıfır" olmaz, bu yüzden deprem ışıklarının dünyanın her yerinde görülmesi gerektiğini savunur. Ama bilinmelidir ki, deprem ışıklarının ortaya çıkabilmesi için belirli bir düzeyde tektonik basınca ve belirli bir eşikteki enerji boşalmasına ihtiyaç vardır.
Paul Devereux'un Dünya Işıkları Teorisi, gizemli kaybolmaları ya da kaçırılmaları açıklayamaz ama Persinger'in Tektonik Gerilim Teorisi ise tuhaf ortadan kaybolma olaylarını açıklayabildiğini öne sürer.
Brian Brady, her ne kadar, laboratuvarda küçük çaplı ışık toplarının üretildiğini ispat etmişse de, kendisi, bu donenin tek başına atmosferin en üst katmanlarında gözlenen ateş toplarını açıklayamayacağını itiraf eder. Eğer, tektonik stres (basınç) enerjiyi çok aşağılarda, yani yerin derinliklerinde üretiyorsa, o zaman yüzeye çıkana kadar bu enerji güç kaybetmek zorundadır, hal böyle olunca da, tektonik gerilimin deprem ışıklarını yaratacak kadar enerjisi kalmayacaktır (Spencer & Evans, 1988).
Michael Persinger deprem ışıkları raporlarını kullanarak şiddetli sarsıntıların (zelzelelerin) önceden tahmin edilebileceğini savunsa da eldeki veriler ve metodolojik sorunlar bu hipotezi tam olarak desteklemez.
Deprem ışıkları ile top şimşeklerin, salt yüzeysel benzerliklerinden dolayı aynı türden fenomenler olduğu ve bu mantıktan hareketle top yıldırımın toprak üzerinde yaptığı etkileri ya da iniş benzeri olayları veya koyu renkli objeleri vb. deprem ışıkları olgusuna bağlamak bilimsel ve metodolojik açıdan mümkün değildir.
Deprem öncesinde, sırasında veya sonrasında görülen ateş toplarının gerçek sismik ışık mı,
top şimşek mi, IFO mu ya da Uçandaire mi olduğunun çözmek çok güçtür ve bazı metodolojik sorunlara yol açabilir; çünkü, fırtınalı havalar dahi rahatlıkla alev topları benzeri ışıklı cisimler üretebilmektedir. İşte bu yüzden, deprem sırasında gözlenen ışıkların gerçek sismik ışıklar mı yoksa başka bir şey mi olduğunu iyice araştırmak gerekir.
Deprem ışıkları kavramının metodolojik açıdan başka bir dezavantajı da bu tür ışıkların gözlemlenebilmesi için mutlak surette "insan unsuruna" bağımlı olmasıdır. Eğer insanlar, varolan deprem ışıklarını doğru zamanda doğru yerde olamayıp da göremezlerse o zaman bir bilgi kaybı olacaktır.
Bazı deprem ışıkları raporları sahte olabilir ya da şaka için yapılmış olabilir; bu yüzden, her rapor ve de tanık sıkı bir analizden geçirilmelidir.
Deprem sırasında veya sonrasında yaşanan psikolojik şokun etkisiyle bazı insanlar ışık topu benzeri cisimler gördüğünü iddia edebilir.
Deprem sonrası gözlendiği söylenen ışıkların sismik ışımalar mı, top şimşekler mi, IFOlar mı, Uçandaireler mi olduğunu anlamak çok zordur; o nedenle, yapılan her açıklamanın ex post facto ya da quasi-experimental türden açıklamalar olduğu göz önünde bulundurulmalıdır (bu tür açıklamalarda neden-sonuç bağlantısı kurulması pek mümkün değildir).
Deprem sırasında zarar gören elektrik tellerinin birbirine temas etmesi, doğal gaz borularının patlayıp alev alması yanıltıcı biçimde UFO raporlarına yol açabilir.
Deprem ışıkları genelde ardında kesik kesik çizgilerden oluşan bir iz bırakır (top şimşekler de aynını yaparlar) oysa ki, UFOlar pek kuyruk bırakmazlar, ama bırakırlarsa da ancak uzun ve düz bir kuyruk bırakır.
Deprem ışıklarını açıklamaya çalışan çok sayıda farklı teorik model olduğu için hangisinin veya hangilerinin en geçerli model olduğunu tam olarak ortaya koyamaz (en az 11 farklı mekanizma olduğu iddia edilmektedir).
Koyu veya siyah renkli UFO raporlarını açıklayamaz (ancak top şimşekler açıklayabilir).
Çok hızlı UFO raporlarını açıklayamaz (saatte 2000 mil hız gibi).
Çok uzun süren (saatlerce ve hatta günlerce) UFO raporlarını açıklayamaz.
Çok farklı renkteki UFOları açıklayamaz (ancak ışıklı ve parlak olanları açıklar).
Çok geniş coğrafik bölgedeki UFO benzeri raporları açıklayamaz; ancak kırık fay hatları boyunca gözlenen ışıklı nesneleri açıklayabilir.
Uzaydan iyonosfere giren UFOları açıklayamaz.
Ürün dairelerinin ancak birkaçının oluşumunu açıklarken büyükçe bir kısım hakkında ise tatminkar bir düşünce öne süremez.
Deprem ışıklarının bazen neden radar ekranında görülemedikleri, bazen ise neden radarda gözlenebildikleri tam olarak açıklanamaz.
Deprem ışıklarının varlığı hala bugün bile varlığı tartışılmaktadır; çünkü bazıları çevreler bu ışıklı cisimlerin bilimsel değerde bir olgu olmadığını iddia etmektedirler hem de eldeki bazı fotoğraflı kanıtlara rağmen.
Deprem ışıkları olgusunda metodolojik açıdan hala bazı eksiklikler göze çarpmaktadır; Michael Persinger korelasyon analizleri kullanmıştır ama bu depremler ile gözlemlenen ışıklar arasındaki ilişkinin yönünü açıklamaz; ayrıca Persinger'in kullandığı UFOCAT datası yoğun ölçüde IFO raporları içermektedir.
Tektonik Gerilim Teorisi ve Dünya Işıkları Teorisi, delillere dayandırıldığı varsayılan UFO olaylarını açıklayamaz (örneğin, hayvan ameliyatları, implant gibi).
Deprem ışıkları kavramı, sonsuz çeşitlilikteki UFO biçimlerini tam olarak açıklayamaz; çünkü sismik ışıklar genel olarak disk, küre, yarım-küre ve üçgen şeklinde gözlenmekteyken, UFOlar çoğunlukla hemen her türlü değişik varyasyonda gözlenebilmektedir.
Deprem ışıkları genelde yere çok yakın olarak ya da yerle devamlı temas halinde gözlenirken, UFOlar çoğu zaman gökyüzünde çok yükseklerde izlenir; dolayısıyla, bu tür yüksek irtifalı gözlemleri deprem ışıkları pek açıklayamaz.
Deprem ışıkları genellikle çok küçük olarak ya da 20 metre ile 200 metre arasında gözlenirken, UFOlar hem daha küçük hem çok daha büyük hacimlerde gözlenebilir (hatta bazen de kilometrelerce boyunda); yani, deprem ışıklarının ranjı daha kısıtlı iken, UFOların boyutlarında herhangi bir kısıtlama yoktur.
Paul Devereux (1982) kendi eserinde yeralan olan Dünya Işıkları Teorisini anlatırken, başından geçen bir UFO olayındaki kişisel deneyimlerini bütün UFO gözlemlerinin hepsine genellemesi, bu teorinin bilimsellikten ve nesnellikten çok uzak olduğunun bir kanıtı olarak algılanabilir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Devereux, Paul. (1982). Earth Lights: Towards An Understanding of the UFO Enigma. Wellingborough, Northamptonshire: Turnstone Press Limited.
Spencer, John and Evans, Hillary. (1988). Phenomenon: From Flying Saucers to UFOs - Forty Years of Facts and Research (edited). London: Futura Publications.
Bana Yazın
Her Hakkı Saklıdır © Copyright 1999, Sefer Murat AKSOY.
Geriye Dön