Depremler, Uçandaireler ve Uzaylılar


Sefer Murat AKSOY

Bağımsız UFO Araştırmacısı



Deprem öncesinde, sırasında veya sonrasında görülen ışıklı cisimlerin ya da kırık fay hatları boyunca gözlenen ateş toplarının ancak % 40 ile % 80'i sismik ışıklar adı verilen jeofiziksel bir olay ile açıklanabileceği düşünülmektedir (Devereux, 1982). Bunun dışında kalan UFO raporlarını ise, sismik aktivite olmayan yerlerden gelen ihbarların veya fay kırıklarının uzağında bulunan bölgelerden gelen raporların oluşturduğu gözlenmektedir. Hatta hem deprem alanı yakınındaki ışıklı cisimlerin, hem de bunun dışındaki bölgelerde gözlenen UFO raporlarının belli bir kısmını IFOların (uçak, helikopter, füze, balon gibi) oluşturması oldukça mümkündür. İşte, bu IFO türü gözlemler de çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısım için Dünyadışı Zeki Yaşam'ın (Alien Transport=Uzaylı Ulaşımı) açıklamasını kullanabiliriz büyük bir olasılıkla. Gerçi, bu konuda elle tutulur herhangi bir kanıtımız yoktur ama şurası da bir gerçektir ki, tüm ışıklı cisim raporlarını sadece deprem ışıklarıyla ya da IFOlarla açıklayamayız. Çünkü özellikle bazı UFO raporlarında görülen "yüksek derecede tuhaflık" (high strangeness) salt Sismik UFO Teorisi ile ya da IFO türü ex post facto (sonradan yakıştırma açıklamalar ile) geçiştirilemez. Belki de, bu teorilerin dolduramadığı boşluğu Dünyadışı Canlılar Hipotezinin (Extraterrestrial Hypothesis-ETH) doldurması daha mantıklı olabilir; en azından beyin jimnastiği yapmak açısından bu yararlı olacaktır hiç şüphesiz. Aslında, bu teoriyi dört başı mamur bir bilimsel açılama olarak kabul edemesek de, bazı yönlerden tatminkar ve mantıklı olabileceğini de kabul etmeliyiz. Bazen mantık bilimin önüne dahi geçebilmektedir.

Pekiyi, eğer bu ışıklı cisimler ya da tuhaf araçlar uzaydan geliyorlarsa (belki de galaksiler-arası), o zaman bunların yüksek bir teknolojiye sahip olduğu fikrini de kabul etmemiz gerekecektir. Bunun yanında, işte böylesine gelişmiş bir teknolojiye sahip taşıtları çok daha ileri ve zeki olan canlıların (Uzaylıların) kullanması fikri kaçınılmaz olacaktır. Eğer bunlar son derece gelişmiş varlıklarsa, neden depremlerden önce, sırasında veya sonrasında görülmektedirler?

Bu konuda bazı açıklayıcı teoriler ortaya atılabilir:

01. Belki de Uzaylılar, dünyadaki ilginç jeolojik hareketlere, sismik aktivitelere ve depremlere büyük bir ilgi duyuyorlardır (Devereux, 1982). Bizler, Ay'daki ya da Mars'taki depremleri nasıl inceliyorsak, onların da dünyamızı bu şekilde incelemek isteyebileceğini kabul etmemiz ilginç bir fikir olabilir. Eğer, bu Uzaylı canlılar Galaktik ya da İnter-Galaktik bilim yolcuları ise Mavi Gezegenimizin tüm yapısını, her yönüyle inceliyor olmaları mantıklı değil midir sizce de? Uzaylıların ilgi alanına, denizlerin ve kutupların yanında bazı jeolojik yapılar ve jeofiziksel hareketler de girecektir elbette. Bu Uzaylı varlıklar, pekala dünyanın sismolojisini bilimsel bir amaçla inceliyor olabilirler.

02. Bu konuda çok daha ilginç bir teoriyi de, Tektonik Gerilim Teorisi'nin kurucusu Michael Persinger yakın bir zamanda ortaya atmıştır (Bilinmeyen Ansk., Cilt 7, 1751s). Sadece Persinger'in bu değişik çabası bile hayret uyandırmaya yeter de artar bile. Çünkü, Persinger zaman içinde Tektonik Gerilim Teorisinin ya da deprem ışıkları olgusunun tüm UFO raporlarını açıklayamadığını görmüş ve önceki fikirlerinde birtakım değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır. Özelikle, son zamanlarda Persinger, depremden önce veya deprem sırasında görülen bazı ışıklı cisimlerin deprem ışıkları değil de, aksine Uzaylılar'ın araçları olabileceğini öne sürmektedir. Ona göre, Uzaylıların deprem esnasında gelmelerinin nedeni, aslında depremin olası kötü etkilerini mümkün olduğunca en aza, asgariye indirmektir. Hatta, Persinger'e göre, dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir depremin yanında, ayrıca volkanik patlama, fırtına veya hortum (top şimşeklerle karıştırmamak gerekir) olaylarından önce de bu tür UFO raporlarının sıklaştığı bilinmektedir. Yani, Uzaylılar sanki olası doğal felaketlerin etkilerini azaltmaya çalışıyor gibidirler. Öyle ki, Michael Persinger bu ilginç durumu, yaptığı bir araştırmayı depremlere uyarlayarak açıklamaya çalışmaktadır. Persinger'e göre, özellikle son yıllarda meydana gelen depremlerin hemen hepsinde, deprem olduktan sonra yapılan jeolojik, elektro-manyetik, elektriksel her türlü deneyin sonucuna, bir de arazinin tektonik yapısının incelenmesini eklersek, meydana gelen depremlerin büyük çoğunluğunun, aslında olması gereken şiddetin çok daha altında oluştuğunu görürüz. Kısacası, Uzaylılar ya da Uçandaireler, depremin şiddetini azaltmaktadır ve böylece de insanlığa yardımcı olmaktadır.

03. Kimilerine göre, depremden ya da diğer doğal felaketlerden önce gözlenen Uçandaireler, aslında insanoğlunu uyarmaya çalışan Uzaylıların araçlarıdır (Bilinmeyen Ansk., Cilt 7, 1751s).

04. Bazıları da tam aksi bir düşünceyi öne sürüp, Uçandairelerin ya da Uzaylıların, bilmeden ve istemeden depremlere neden olduğunu iddia ederler (Bilinmeyen Ansk., Cilt 7, 1751s; Berlitz, 1982). Yani, kimilerine göre, Uçandaireler tektonik arazilerin ya da kırık fay hatlarının üzerinden uçarken, bilinmeyen bir nedenden ötürü oradaki jeofiziksel aktiviteleri tetikliyor olabilir.

05. Ötekiler ise daha farklı bir fikri savunarak, Uçandairelerin ya da Uzaylıların bilerek ve isteyerek depreme neden olduğunu iddia ederler (Bilinmeyen Ansk., Cilt 7, 1751s). Kısaca, "Uzaylılar" (Uçandaire Mürettebatı) ya da Kutsal Kitaplar'da sembolik olarak "Melek" adı verilen varlıklar, aslında Tanrının emriyle, günahkar insanoğluna doğal afetleri aracılığıyla ceza vermektedirler, örneğin; Sodom ve Gomorra vb. gibi (Daniken, 1983). Ayrıca, Tanrı ve Melek kavramları her zaman için deprem, ateş, rüzgar, duman, gürültü ve şimşek olayları ile beraber anılır diyen bazı araştırmacılar da vardır (Daniken, 1982). Fakat, kişisel kanaatime göre bu tür açıklamalar, yani bazı doğal felaketleri mutlak surette dini nedenlere bağlamak gafleti ve saçmalığı tarih boyunca hep olagelen bir yaklaşım biçimi olmuştur; fakat bunun hiçbir mantıklı ve bilimsel dayanağı yoktur. Çünkü, ben, Tanrı gibi yüce bir kavramın "öç alma, ceza verme, haddini bildirme, felaket gönderme gibi" son derece ilkel ve tamamen insana has olan özelliklere açıklanamayacağını düşünüyorum. Bir Tanrı asla insanların seviyesine inemez, bu kabul edilemez. Kaldı ki, İslam dininde, Tanrının her türlü insani özellikten münezzeh (arınmış) olduğu hep vurgulanmıştır. Onun yaratılmış olan hiçbir şeye benzemediği ya da hiçbir şeyin Ona benzemediği ısrarla söylenir. O halde, Tanrının insani zaaflardan olan kin, öfke ve öç alma duygularından arınmış olması gerekirdi. Dinin, kendi içinde çelişkiye düştüğü başka bir nokta da, Tanrının yaratılmış hiçbir şeye benzemediği düşüncesinin ağırlıklı olarak işlemesinden sonra, adeta bunun tam aksini ispat edercesine, aslında Tanrının insanoğlunu kendi cemalinde (güzelliğinde) yarattığı fikrinin öne sürülmesidir. Her dinin, hem kendisiyle, hem de akıl ve mantıkla çeliştiğini görmek çok mümkündür (bu değerlendirmeler, tamamen kişisel görüşlerimi içermektedir).

06. Sismik ve volkanik faaliyetlerin sürekli ve düzensiz olarak gerçekleştiği bir deprem kuşağında yeralan hem Bermuda Şeytan Üçgeni, hem Japon Ejder Üçgeni, Uzaylıların oralara yerleşmesi ve üs kurması açısından pek çekici değildir ama söz konusu olan bu bölgelerde "yüksek basınç altındaki kaya tabakalarından yayılacak olan elektromanyetik etkiler (anormallikler)" belki de Uzaylıların araçlarını göğe fırlatmak için bir mancınık vazifesi görmektedirler (Berlitz, 1990). Bu teori oldukça ilginçtir bir yaklaşım tarzı getirse de hala bazı yetersizlikleri bünyesinde barındırmaktadır. Örneğin, dış uzaydan gelen Uçandairelerin böylesine basit ve dünya menşeli mekanizmalara ihtiyaç duymaması gerekmektedir.

07. Başka bir varsayım da, elektromanyetik etkilerin veya anormalliklerin, tüm kırık fay hatları boyunca başka dünyalara ya da alternatif (paralel) evrenlere veyahut başka boyutlara (geçmiş zamana veya geleceğe açılan kapı) geçiş olanağı sağlayan bir tür Uzay-Zaman Kapıları yarattıkları iddiasıdır (Berlitz, 1990). Bu oldukça şaşırtıcı hipoteze göre, yüksek teknolojik donanımı olan bir Uzaylı aracı, böylesi kapıları her iki yönde de kullanabilir. Bu teori daha tatminkar gibi görünse de şu an için hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.

Nedeni ne olursa olsun, Uçandaireler ve Uzaylılar genellikle deprem öncesinde, sırasında veya sonrasında sanki dünyamızı ziyarete geliyor gibidir. Ama bunun altında yatan gerçek nedeni belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.



Yararlanılan Kaynaklar:

Berlitz, Charles. (1982). Bermuda Şeytan Üçgeni. İstanbul: Karacan Yayınları.

Berlitz, Charles. (1990). Japon Ejder Üçgeni. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.

Bilinmeyen Ansiklopedisi (1984), Cilt 7, (sayfa 1751). İstanbul: Karacan Yayınları.

Daniken, Eric von. (1982). Yıldızlara Dönüş. İstanbul: Cep Kitapları.

Daniken, Eric von. (1983). Tanrıların Arabaları (47. baskı). İstanbul: Karacan Yayınları.

Devereux, Paul. (1982). Earth Lights: Towards An Understanding of the UFO Enigma. Wellingborough, Northamptonshire: Turnstone Press Limited.



Bana Yazın

Her Hakkı Saklıdır © Copyright 1999, Sefer Murat AKSOY.

Geriye Dön

1